“Biraz edep yahu”…
Kurtlu elma yiyerek büyüyen bir nesilden, kendini cep telefonuna hapseden bir nesile geldik.
Kendi dünyasına hapsolmuş, kendini yalnızlığa mahkûm etmiş bir nesilden söz ediyorum.
30, 40 yıl önce kendine arkadaş dost ve kardeş ilan eden bir nesil kıranlar ötesine gündüz ve ya zifiri karanlıkta muhabbet etmek için kıranlar aşan bir nesilden kendisini cep telefonuna ya da internete kaptırmış bir nesil arasında ki farkı gün geçtikçe daha iyi görebiliyoruz.
Yardımlaşmanın, paylaşımın hat safhada olduğu bir dünyada yaşamışız bizler gençliğimizi. Ey vah derken sanırım bu günleri görerek vahlanıp dururuz.
Hani bir rivayette baba oğluna sorar
Oğlum kaç tane dostun var diye
Çocuk baba ne bileyim birçok arkadaşım var diyerek cevap verir.
Baba oğlunu sınamak için bir oyun kurar ve bir çuvala bir koyun koyarak cinayet işlenmiş sürü verir ve oğlunu çağırarak senaryoyu hayata geçirir, Oğluna git bu cesedi bir arkadaşın saklasın ya da halletsin der.
Beki baba diyerek oğlu bir çok arkadaşına gider ve hiç bir arkadaşı kabul etmez.
Ümitsiz ve çaresiz bir şekilde eve dönen oğlu, hiçbir arkadaşının kabul etmediğini çaresiz bir şekilde babasına anlatır.
Az çok ne olacağını kestiren baba, oğlum şu köyde bir dostum var ona git ve selamımı söyle gereğini yapar diyerek onu yolu koyar.
Zifiri karanlıkta uzaktaki köye varan oğul, kapıyı çalar ve babasının selamını getirdiğini söyleyerek meseleyi anlatır. Hele bir soluklan diyen ev sahibi gecenin ilerleyen saatinde uyuyan hanımına seslenerek ahırdan bir- iki tahta kopartarak çuvalı oraya gömmesini söyler. Peki, bey diyen hanımı işe koyulu.
Uzaktan dostunun oğlu geldi diyerek sofra kuran baba dostu meselenin ne olduğunu anlamak için misafirine konuyu anlatmasının söyler.
Oğul anlatmaya başlar ve belli bir yere geldiğinde hanımı ahırdan seslenir bey bir gelir misin? Diye. Ahıra inen baba dostu çuvalı bir açar ki çuvaldan ceset yerine kir koyun çıkar. Bıyık altı gülen baba dostu misafirine geç olduğunu uyumasını söyler ve yatırır.
Sabah geri dönmek için yola koyulan misafirine babasına selam söylemesini söyleyerek uğurlar.
Eve gelen oğul durumu babasına anlatır ve baba yine sorar oğlum kaç tane dostun var diyerek. Cevap veremeyen oğul mahcup bir şekilde başını öne eğer haklısın baba der.
Arkadaşım çokmuş ama hiç dostum yokmuş baba der.
Kıssadan hisse anlayacağımız yeni nesil kendini bilgisayarına, internete ve cep telefonuna hapsetmiş bir ömür geçiriyor. Yazık onları bu yalnızlıktan kurtarmakta biz ebeveynlere düşüyor. Eğitimcilere düşüyor. TV’lere düşüyor diyeceğim ama cevabınızı biliyorum.
Evet, hangi TV’lere…
Toplum yapımızı yıkmaya çalışan bir TV’lere mi?
Yoksa onları denetlemeyen RETÜK denen devlet kuruluşuna mı?
Nerden nereye diyebilirsiniz. Son bir, bir buçuk aydan beri hem TV’leri hem de haberleri meşgul eden bir çocuk cinayetini aydınlatamayan ve temcit pilavı gibi günlerden beri önümüze ısıtılıp sürülen bir kapatamadığımız bir konu mu?
Ardık bırakın bir birimizin derdine derman olmayı. Bir birimizin çocuklarını korkudan sevemez hale geldik. Burada en büyük korkuyu da anne ve babalar haklı olarak çekiyor.
Artık zihinlerimiz ve kafamız başka şeylere çalışmaya başladı.
Bunun sebebi de TV’lerde yayımlanan dizi ve filmlerden kaynaklanıyor.
Son söz olarak “biraz edep yahu” demek durumundayız.