Mehmet Bülent ALP

İnsanı insan yapan, dış görünüşü değil; kalbinde taşıdığı iyiliktir. Güzel insan olabilmek, yalnızca sözle değil, davranışlarla, niyetle, samimiyetle mümkündür. Güzellik; yüz hatlarında değil, yüreğin saflığında gizlidir.

Güzel insan, menfaatini değil, vicdanını dinler. Birine yardım ederken gösteriş için değil, içinden geldiği için uzatır elini. Kalp kırmamaya, gönül yapmaya özen gösterir. Çünkü bilir ki, bir tebessüm bile bazen birinin karanlığını aydınlatabilir.

Güzel insan olmanın yolu, empatiyle başlar. Başkalarının acısını hissedebilmek, kendi mutluluğunu paylaşabilmek büyük bir erdemdir. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, güzel insanın lügatinde yer almaz. O, kötülüğe sessiz kalmaz; iyiliği yaymaya çabalar.

Ne yazık ki günümüzde, nezaket ve vefa giderek azalan değerler haline geldi. İnsanlar hızla tüketiyor; zamanı, sevgiyi, dostluğu… Oysa güzel insan olmak, bu gidişe dur demektir. Bir “nasılsın” demek, bir gönül almak, birine omuz vermek bile dünyayı güzelleştirir.

Unutmayalım ki, arkamızda bıraktığımız mallar, makamlar değil; insanlara dokunduğumuz güzel anılar kalır. Güzel insan olabilmek; iz bırakmadan değil, iyilikle iz bırakabilmektir.

Her gün kendimize şu soruyu sormak gerekir:

“Bugün bir kalbi kırdım mı, yoksa bir gönül kazandım mı?”

Cevabımız gönül kazanmaktan yanaysa, işte o zaman gerçekten güzel insan olma yolundayız demektir.

İsterseniz yazıyı bir yerel gazete köşesine uygun biçimde kısaltabilir veya “manevi bakış açısı” vurgusunu artırarak düzenleyebilirim. Hangisini tercih edersiniz?