GÖRÜNÜŞ
Ahmet SARAÇ
Bu haftaki yazıma bir anı ile başlamak istiyorum.
Beşikdüzü’nde uzun yıllar esnaflık yapan Marangoz Mehmet Usta olarak tanınan ilçenin eski muhtarlarından merhum Mehmet Erdem’den bir çok anı dinlemiştim. Ancak bende iz bırakın bu anıyı aynen sizlere aktarıyorum:
“Ezanın Türkçe okunduğu yıllarda Görele’de marangoz dükkanım vardı. O sıralar işler çok yoğundu. Hem bir soluk almak, hem de çay içmek için caddenin üzerinde bulunan çay ocağına gittim. Çay ocağı kalabalıktı. Öğle ezanı da okunmak üzereydi.
Oturduğumuz yerin karşısında cami vardı. O zamanlar elektrik olmadığı için ezan minaredeki şerefeden okunurdu. Görele’de herkes tarafından tanınan bir kişi vardı. Ezan okunurken nerede olursa olsun hocaya yüzünü döner ve ezan bitene kadar yerinden hareket etmezdi.
Öğle oldu, hoca minareye çıktı, şerefeden Türkçe olarak ezan okumaya başladı. O adam da tam o sırada oradan geçiyordu. Her zaman olduğu gibi ezanı duyuncahazırola geçerek hoca ile karşı karşıya geldi ve ezanı dinlemeye başladı.
Hoca, Türkçe ezanda , “Bilirim, bildiririm, bilirim bildiririm” deyince, elini havaya kaldırıp parmağı ile hocaya , “Bilmeyenin a…. İ…….”dedi. Bu dediğini herkes duydu. Ezanın ardından biri gidip hocaya “falanca kişi sana küfür etti” demiş. Şahit olarak da çay ocağının önünde oturanları göstermiş.
Namazdan sonra hoca savcılığa suç duyurusunda bulundu. Tam 17 kişi şahit olarak savcılığa çağrıldık. Dükkandayoğun iş vardı. Kendi kendime bugün burada akşamı ettikdedim. Savcı, birinci olarak mı ifademi alır, sonuncu olarak mı diye düşünüyordum.
Savcının kapısı açıktı. İçerde konuşulanları biz salonda duyuyorduk. İlk olarak o küfür eden adamı çağırdı. Savcı sordu: “Bugün öğle ezanında hocaya ne dedin”. Adam savcıya soruyla karşılık verdi. “ Ne demişim” dedi. Savcı, “Pişe demişsin ne dedin”. Adam, “Savcım, yoksa sen de mi bilmiyorsun” deyince, savcı birden bağırmaya başladı.” Adın bu adamı buradan, Bu adam deli “ dedi ve böylece ifade vermeden oradan ayrıldık. Savcının kızması en çok benim işime yaramıştı”
BU KADAR DUYARSIZ OLMAYIN!..
Yılardır resmi kurum ve kuruluşlarda çalışanları gözlemliyorum. Mesaiye harfiyen uyanlar olduğu gibi, sabah 5 dakika geç gelen, öğle 5 dakika önce çıkan, öğleden sonra 5 dakika geç gelip, akşam bazen 5, bazen 10 dakika önceden çıkıp gidenler var. Bu memur hele müdürse yarım saat önceden de çıkabiliyor, yarım saat geçte gelebiliyor. Ondan sonra helal para kazandıklarını iddia ediyorlar. Günde yarım saatten ayda 13-14 saat eder. Bu da ayda enaz bir buçuk gün eksik çalışmak demektir.
Devlet için çalışan, devleti koruyan memur da çok az. Bir odada ışık yakmadan da çalışabildiği halde, sadece devlete yazıyor diye elektriklerin üstelik hepsini yakıp çalışanlar var. Hatta akşam odasını terkederken ışıkları söndürme gereği duymayanlarda. Fotokopi kağıtlarını hovardaca harcayanlar. Bu örnekler çoğaltılabilinir.
Bu kadar duyarsızlık olur mu? Yazık değil mi devletin boşa giden paralarına. Kimden çıkıyor bu paralar. Sonuçta bizden alınan paralar. Milletin parası. Bu kadar vurdumduymazlık olur mu? Nerede kaldı vatan, millet, devlet sevgisi?
Bu konularda yetkililerin memurları daha duyarlı davranmaya davet etmesini istiyoruz.