GÖRÜNÜŞ
Ahmet SARAÇ
Trabzon 1.Amatör Kümede mücadele veren Beşikdüzüspor, Mehmet Zeytin’in başkanlığa seçilmesinden sonra adeta fırtına gibi esiyor.
Lige deplasmanda Kanuni FK. 4-0 gibi farklı bir skorla yenerek başlayan Mavi-Beyazlılar, bu sonucun tesadüf olmadığını oynadıkları futbolla ve aldıkları sonuçlarla gösterdiler. İkinci hafta evinde Şalpazarı Gençlik’i 3-0 ile geçerken kaçırılan goller, farkın daha da büyümesini engellemişti.
Bu haftada 3.maçlarına Sürmene’de Esiroğlu Beldespor karşısına çıktılar. İlk yarıyı 1-0 önde kapatan Beşikdüzüspor, ikinci yarıda farka koşarak sahadan 4-1’lik sonuçla ayrılarak bu kez averajla liderliğe yükseldiler.
21 Ekim Salı günü bu kez namağlup takımlardan komşusu Vakfıkebir 1874 takımı ile evinde karşılaşacak. Liderliğini sürdürme kararlılığında olan Mavi-Beyazlılar sahadan 3 puanla ayrılmak istiyorlardı. Ama beklenen olmadı. Vakfıkebir dişediş bir mücadele örneği gösterdi. Önce öne geçti. Daha sonra Beşikdüzüspor tecrübeli futbolcusu Güven’le beraberliği sağlayarak ilk puanını kaybetti. Ancak namağlup unvanını rakibi gibi sürdüdü.
Mehmet Zeytin Başkanlığındaki Beşikdüzüspor, Türkiye profesyonel kadınlar voleybol liginde ilk yılı olmasına rağmen zirve mücadelesi veriyor. İlk maçını kaybeden ekip, son iki maçı galibiyetle kapatarak ligde 4.sıraya yerleşti. Başkan ve ekibi başarılarında dolayı kutluyorum.
Her iki ekibin maçlarında taraftarlar yeterince maça gelmiyor. Gelenlerin ise,tiyatro seyreder gibi izleyip gidiyorlar. Bu ekiplerin taraftar desteğine ihtiyacı var, seyirci desteğine değil. Sessiz, sedasız oturarak bu iş olmaz. Bu destek, bu taraftarlık değildir. Bu sessizlik rakibi etkilemez.
Davullu, bayraklı, tezahüratlı maçlar bekliyoruz. Gidilen deplasmanlardaki taraftarları görseniz, siz de böyle taraftarlık mı olur dersiniz. Tribünlerin rakibe baskı uygulaması gerekir. Bu konuda yönetiminde birşeyler yapması lazım.
GELECEK İÇİN DURUM FELAKET!..
Televizyonlarda adındaKaradeniz olan yeni diziler oynamaya başladı. Diğer dizilerde olduğu gibi hiçbiri ne Karadeniz’i, ne de Türk Milletini temsil ediyor. Oyuncuların bir Rus veya Alman dizisindeki oyunculardan tek farkı Türkçe konuşmaları.
Bu oyuncular Türk kültürünü temsil ediyorlar. Ondan sonra adı Türk dizisi. Yok bu dizi Trabzon’da çekiliyor, yok bu dizi Ordu’da çekiliyor. Bizi temsil etmedikten sonra nerde çekilirse çekilsin. Çoğrafyanın ne önemi var. Önemli olan verdiği mesaj.
Giyimleri, kuşamları, oturup kalkmaları bu milletin özüne aygırı. Bu da yetişen gençliği etkiliyor. Türk değil de, Hristiyan Avrupa gençliğinin görüntüsü karşımıza çıkıyor. Bu da yetmiyor.
Yazılan senaryo şiddet ve zina üzerine kurulmuş. Evlilik dışı nikahsız her türlü sahneyi dizilerde görmelerine rağmen bu millet artık eleştirmeyi de vazgeçti. Çünkü alıştırıldı. Bu gençliğe artık ne kadar sen ne kadar Müslümansın, Türksün, sen Hristiyan Avrupalı gibi olamazsın desen de artık bir fayda sağlamıyor.
Türk Milletiyle alakası olmayan diziler televizyonlarda cirit atıyor. Her hafta her televizyonda 5-10 dizi. Ondan sonra karı kocayı, koca karıyı dinlemiyor. On sekiz yaşına giren gençler, anne-babaya isyan sahneleriyle, evden kaçmalarla Türk gençlerine, Türk kültürüne kötü örnek oluyorlar. Ailelerin darmadağın olmasına sebep oluyorlar.
Gerçek evlilik ve aile kurumu ortada yok. Bu rezilliğe dur diyen ya da diyecek bir kurum da yok. Her dizi olumluluk üzerine değil de olumsuzluk üzerine kurulmuş. Topluma verdiği hiçbir mesaj yok. Kısaca diziler veya filimler insanlara doğru yolu göstermiyor. Doğru ne, yanlış ne anlamak çok zor! Eğitim üzerine değil, yıkım üzerine senaryolar yazılıyor ve oynanıyor. Gelecek için bu durum bir felakete dönüşebilir.
Bir çok din görevlileri bile bu dizilerden etkilenmiş. Ne vaazlarında bu konulara değiniyor, ne de dört dörtlük Müslüman gibi yaşıyor. Ondan sonra millet “din adamı da böyle yaptıktan sonra biz yapsak ne olur” diyerek örnek gösteriyorlar. Avrupa silahla bu millete yapamadığını şimdi silahsız yapıyor. Hem de topyekün.