Türk Milletinin gelenekleri arasında, yayla şenlikleri önemli yer tutar. Bölgemizde tarihi yüzyıllar öncesine dayanan Kadırga, Sisdağı, Sultanmurat gibi bir çok yayla şenliklerimiz vardır.
İnsanlar bu şenliklere aylar öncesinden hazırlık yapar. Şenlik tarihini kafasının bir köşesine yazar ve o gün geldiğinde büyük bir sevinçle çoluk-çocuk yaylanın yolunu tutarlar.
Eskiden bu yollar ya yaya gidilirdi ya da at sırtında. Bir gün öncesinden yola çıkarak belli konaklama yerlerinde konaklayarak sabahın erken saatlerinde şenlik alanına varılırdı.
Şimdi ise vatandaşlarımızın yüzde doksan sekizi araçlarla şenlik alanına geliyorlar. Artık yol yürüme zahmeti ortadan kalktı. Şenlik alanına varıldığında eskiden at bağlama şimdi de araç park etme zahmeti ortaya çıktı.
Hele protokolden üst düzey birisi şenliğe gelecekse onun yolu trafiğe kapatılıyor, yol sadece ona ait oluyor. O, yayla yolunda çekilen trafik eziyetini yaşamayacak.
Niye?
O bakan, o vali, o milletvekili, o belediye başkanı. Onlar sanki bu halkın içinden çıkmamış misafirler. Onlar ayrıcalıklı. Onlar üstelik vatandaşın oturduğu yerlerde de oturmayacak. Onlar için özel koltuklar, sandalyeler araçlara yüklenip yaylanın tepesine çıkacak. Onlar koltuklarda oturacak.
Benim burada halktan ne farkım var. Halkım çimende oturuyorsa ben de çimende oturacağım, halkım yağmurdan ıslanıyorsa ben de ıslanacağım, halkım güneşten yanıyorsa şemsiye istemiyorum ben de güneşte yanacağım diyen protokol üyeleri göremiyoruz. Hepsi kendini halktan üstün görüyor. Ama bir savaş anında halk önde gidiyor, onlar ortada yok.
Bundan yaklaşık 35 yıl önce Kadırga Şenliklerine gittiğimde Trabzon ve Gümüşhane valisi şenlik alanına geldiler, halkla birlikte horon oynadılar. Yere bir kilim serildi, kilimde oturdular. Kimse niye burada koltuk, sandalye yok demedi.
Daha sonra gittiğimde Özkürtün belediye olmuştu. Oraya asılan ilk pankart dikkatimi çekmişti. “Özkürtün Kadırga Şenliklerine Hoşgeldiniz” yazıyordu. Bir ya da iki yıl sonra gittiğimde pankart değişmişti. Bu kez, “Doğu Karadeniz Gümüşhane Kadırga Şenlikleri’ne Hoşgeldiniz” yazıyordu.
Şimdi bu şenlik alanının yüzde 75’i Gümüşhane, yüzde 25’i ise Trabzon’a ait. Bugüne kadar oraya giden vatandaşlarımız orası Trabzon’un olduğu için veya Gümüşhane’nin olduğu için gitmedi. Bu ayrıştırma fikri kimden çıktı, ne amaçlandı bilemiyoruz. Şenlik alanına gelen halkın yüzde 75’i Trabzonlu ve Giresunlu. Şimdi Trabzonlu ve Giresunlular otçulara gelmese Gümüşhane, Kadırga Şenliği’ni kiminle yapacak? Böyle bir pankarta gerek var mıydı? Ben o pankarttan sonra kalsın size Kadırga'nız dedim ve 35 yıldır Kadırga Şenliği’ne gitmiyorum.
Şenlik için Trabzon Belediyesi’nden alınan yüzlerce koltuk ve sandalye Kadırga Yaylası’na çıkarıldı. Yanlış bununla da kalmadı. Şenlik programı oluşturuldu. Programa saygı duruşu, İstiklal Marşı ve siyasi konuşmalar eklendi. Sanatçılar halkın arasında değil de konser verir gibi sahneden sanatlarını icra ettiler ve etmeye de devam ediyorlar. Halkın arasına artık inen yok. Yaşatmak istenilen eski kültür yok oldu. Yaylada saygı duruşu, İstiklal Marşı mı olur? Oluyor işte. Biz bunlara da şahit olduk.
Siyasi konuşmalar bölümünde bakanından alın da; valisi, milletvekilleri, belediye başkanları, il başkanları her şenlikte olduğu gibi Sisdağı'nda da sahneden halka hitap ettiler.
Son zamanlarda şenliklerde protokolün konuşma yapma geleneği büyük küçük her şenlikte devam ediyor. Adeta gelenek haline geldi. Önlerinde bir kalabalık varsa, hemen işi siyasete çeviriyorlar. Fırsatı siyasetle değerlendiriyorlar. Şenliği düzenleyenlerde bunlara davetiye çıkarıyor. Halk bu işten memnun mu soran yok, bilen yok. Vatandaş toplu olarak tepki göstermiyor ama, ferdi olarak tepkili. Yarın bu toplu tepkiye dönüşürse kimse şaşırmasın!..
Orada konuşması gereken tek insan vardır, şenliği düzenleyen. O da siyasete girmeden, protokole seslenerek güzellikleri veya eksiklikleri dile getirmek. Çünkü orası miting alanı değildir. Bir de vatandaşın eğlence zamanından çalmak hiç doğru değildir. İnsanlar oraya sizi dinlemeye değil, eğlenmeye geldi. Kısacası son zamanlarda artan şenliklerdeki protokol konuşmalarının kaldırılmasından yanayım. Yayla şenlikleri siyasilerin ve siyasi konuşmaların yapıldığı yer olamaz.
Peki konuşmalardan sonra ne oldu!
Protokolden bir kişi orada kalmadı. Halktan ayrılıp çekip gittiler. Yüzyıllardır olduğu gibi halk yine kendi kendine kaldı. Demek ki oraya halk için değil, konuşmak ve siyaset yapmak için geldikleri kanısına varıyoruz.
Gereksiz konuşmaların dışında yaşanan güzelliklerde vardı. Hizmete açılan yeni wc binası güzelliği ile alkış aldı. Ancak öğleden sonra su sorunu ortaya çıktı. Taşıma su ile bu iş yürümeyeceği gerçeği görüldü. Birbirinden değerli yöremiz sanatçıları halkla bütünleşti. Gönül isterdi ki, bu güzellikler bir televizyondan canlı yayınlansın. Herşey hesap ediliyor ancak ne hikmetse basın ve televizyon yayını kimsenin aklına gelmiyor. Bu güzellikler Türkiye'ye tanıtılmıyor. Bu konu üzerinde biraz daha duyarlı olunmasından yanayım. Seneye buluşmak dileğiyle.