İçtihat,  Kuran ve hadislerin hükümlerini yorumlayarak, zaman ve zemine göre anlam ve manalar çıkartmaktır.  İçtihat yapmak isteyen kişide makale yazacak kadar Arapça bilgisi, belagat, usul(metodoloji), tevil(hermonoloji) yani yorumlama kapasitesi, mantık ve fen fakültesinde fen derslerini anlayacak kadar fen bilgisi olmalıdır.  Her fen dalı Allah’ın bir ismidir, tıp Şafi, matematik mukaddir ismi olduğu gibi. Bütün ilimler de O’nundur, fen ve dini ilimler diye ayrım yapılamaz. Bundan bin sene önce fenni ilimlerin, fenler felsefe içinde inceleniyordu, büyük kısmı hurafe şeklinde ve % 95 yanlıştı. Onun için o zamanın âlimlerinin çoğunluğu fenni ilimlere karşı duyarsız kaldılar, şimdiki fenlerin %99 doğrudur, bunları görmezden gelerek dinler yorumlanamaz. Allah ve Rahman’ın sonsuzluğu insanda hürriyet olarak görünür, aklını birinin cebine koyan, özgürlükleri görmezden gelenin yorumu bir şeye yaramaz. Bu kadar donanıma sahip insan bulunur mu? Bundan bin sene önceki kişilerin çıkardığı hükümlerin ne kadarı doğru ve güvenilebilirdir?

    İslam’ın ilk 500 yılı çok önemlidir, çünkü bu dönemin âlimleri bir sahada ilim öğrendi, öğretti ve o konuda eserler yazdı. Akait üzerine çalışmışsa, o konuda eserler verdi, öğrenciler yetiştirdiler başka branşlara karışmadılar. Yaklaşık 1150 yıllarından sonra İslam âleminde medreseler açılmaya başlandı ve bu medreselerde bütün ilimler ilkokul seviyesinde öğretildi. Kendini sıyırıp belli sahalarda branşlaşan, eserler veren âlimler az da olsa vardı. Her şeyi bilen hiçbir şeyi tam bilemez. Bu dönemlerde yetişen âlimlerin hayatlarını incelerseniz çok çeşitli sahalarda çok çeşitli eserler verdiklerini görürsünüz. Avrupa’da bu tarihlerde üniversiteler açılmaya ve belli branşlarda ilim adamları yetişmeye başlandı. Onun için Avrupa ilim, fen ve teknolojide ileri, İslam âlemi geri kaldı.  Hala bir zihniyet, bin yıl önceki medrese mantığı ile İslam âlemini modern dünya ile yarıştırmaya, dindar gençlik yetiştirmeye çalışıyor. Boş bir gayret, hiç kimseye faydası olmaz ülkeyi bir adım ileriye götürmez aksine geri bırakır.

   Eski âlimlerin çalışmaları noksan veya yanlış mı? O zamanın âlimleri(İslam’ın ilk 500 yıllarına kadar ki dönemde) tek branşta çalıştılar ve dünyevi meşgaleleri şimdi ki gibi olmadığından güzel, derin ve değerli eserler verdiler. Fakat onların eserlerinde de noksanlar vardı çünkü o zamanın ilmi ve fenni seviyesi o kadardır, noksanlık onların değil zamanlarının noksanlığıdır. Kuran hakkında Yazılacak kitaplar cam gibi şeffaf olup altlarında Kuran’ı güneş gibi göstermeli, Kuran’a gölge olmamalıdır.  Maalesef onların kitapları tam cam gibi şeffaf değildi.

    Mecelle’de bir hüküm vardır: zamanların değişmesi ile hükümlerin değişmesi kaçınılmazdır. O zamanda çıkarılmış kuralların tamamı şimdi uygulanamaz. Usul kuralları yenilenmeli, yeni kurallar koyulmalı. Kuran’da yaklaşık 2000 müteşabih(yorum isteyen) ayet vardır. Fen ilimlerini bilmeden bu ayetleri yorumlamak bunları hurafeye çevirir. Yorum anlayışı, namazdan maksat duadır o zaman namaz kılmayalım gibi değişiklik demek değildir. Eski zamanın anlayışına göre mezhepler vardı şimdi bunlar birleştirilebilir mi? Kendini âlim bilenler birleştirebilir veya insanlık ilmen yükselip aynı ilmi seviyeye gelince birleştirilebilir. Kurallar kişisel değil, büyük bir ilmi heyetle yenilenebilir ve belli süre sonra da gözden geçirilebilir.