Dünyada, sosyal, kültürel, ekonomi, teknoloji gibi sahalarda büyük değişimler olmaktadır. İlmin gelişmediği dönemlerde devirler on binlerce yıllarda değişirken, şimdi onlarca yılda devirler değişiyor. Her dönemin kendi içinde şartları vardır. Din eğitimi,  bağırarak nasihat etmek, kürsüyü yumruklamak, hissi konuşmak, eski menkıbeleri anlatmakla olmaz.

Din, maddi ve dünyevi maksat ve makamlara alet ediliyor. Madde ve makam elde etmek isteyenler önce din kisvesine bürünüyor. Sonra vatan, millet, Sakarya, ümmet, Allah diyor, manevi değerleri tekeline alıyor.

İslam âleminde uygulanan dini kuralların çoğu orta çağdan kalma, akıl ve mantık dışı kurallarıdır. Zenginler ve makam sahipleri için bazı kurallar görmezlikten gelinir, halk tabakasına ise zorla uygulanır.  Bazı İslam ülkeleri, orta çağın fıkıh kuralları ile idare edilmek isteniyor. Fıkıhın bir kısmı farzdır, ahkâmdır değiştirilemez, namaz, oruç vs gibi, diğer hukuk ve muamelat gibi kısımların çoğu Kuran’dan olmayan, âlimler kendi kafalarından yorumlayarak çıkardıkları hükümlerdir.  Mecellenin meşhur bir kuralı vardır, zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi kaçınılmazdır der. Allah ve Rahman, varlığın sonsuz, soyut ve somut boyutlarının isimleridirler(İsra 110.) Bu isimler, insanlarda hürriyet ve özgürlük olarak yansır. Gerçek manada hürriyet ve özgürlükleri savunmayanın imanı kâmil olamaz.   Orta çağda Hıristiyan dünyası, karanlık skolastik(din ve sosyal hayatın kiliselerin kontrolünde olduğu dönem)  dönemi yaşadı. Avrupa’da meydana gelen olumlu veya olumsuz gelişmeler dolaylı veya doğrudan İslam âlemini etkilemiştir.  Günümüz fıkıh kurallarının çoğu, skolâstik eğitimin etkisi ile İslam âleminde üretilen kurallardır. Bu dönemde kadın şeytan nazarı ile bakılıyordu. İslam âleminde kadınlar hakkındaki kuralların çoğu o dönemin etkisi ile hazırlandı. Saf dindarlar bu kuralları ilahı bilip, mutlak uyulmalıdır der, dine soğuk bakanlar ve gençler ise bu akıl dışı kurallara gerek yok diyerek dinden çıkar. Gençler gerçek dinden kaçmıyor, orta çağın akıl dışı kurallardan kaçıyorlar. Karl Maks “din, toplumları uyuşturan bir afyondur der.”  düşünüp araştıramayan, aklını birinin cebine koyanlar için din gerçekten bir afyondur, ilim ehli için din, ilahi bir hazinedir. Din tüccarları, Peygamberimiz bir hurma ile idare etti, karnına taş bağladı, hasır üzerinde yattı, sabretti şeklinde nasihat ederek milletin değerlerini madde ve makama alet ediyor. Eskiden büyük şehirlerde yaşayan açıkgözlü bazı Karadenizli hemşerimiz, devlet hazinesi veya su havzasında tabusuz bir yer işgal eder. Halktan para toplayarak hemen oraya bir cami yaptırırdı. Sonra tapusuz hazine arazisini parselleyerek satardı. Belediye camiyi yıkmak isterse, bakın bunlar din düşmanı, Allah’ın evini yıkıyorlar derdi.

 İslam âlemi,  hukuksuzluk, zülüm ve kokuşmuşluğun delilleri ile doludur. Müslümanların bu bozuk düzenini ve adaletsizliğini gören gençler İslam dinden kaçıyor. Demokrasi yoksa ekonomi, adalet ve hukukta yok, fakırlık ve kokuşmuşluk vardır.