Dünyada genellikle ahlaksızlık ve cehalet hükmediyor. Bunun sebepleri, despotizm(hukuksuzluk ve adaletsizlik), fakirlik, cehaletti, din ve ilmin yanlış anlaşılmasıdır. Din ve ilmi doğru öğretilse varlık ve hayat anlam kazanır, insanlık gelişir. İnsanlık için bilgi ve malumattan önce usul ilmi gelir. Yani ilmi kimler ve nasıl öğrenmelidir. Bundan sonra varlık ilmi ve bilgi felsefesi gelir. İslam’dan önce falcılık ve kâhinlik ilmin kaynağı kabul ediliyordu. Kuran bu şekildeki bir topluma indi ve ilim için tek geçerli kaynak vahiydir dedi. Genellikle kişilere özel olan ilham ve keşif gibi şeyler ilim sayılmaz, vahiy ise umumidir. Kâinatın içine saklanmış bir bilinçtir, somut(sonsuz soyut Allah, sonsuz somut Rahman’dır) yaratılış ve hikmetin (fen bilimlerinin) verileridir, kâinattaki varlıklar yani karınca, arı, çiçek gibi varlıklar Allah’ın gerçek isimleri, bunları açıklayan fenler ise isimlerinin isimleridir. Bazı hocalar ve dindarlar, bazı Arapça kelimeleri Allah’ın gerçek isimleri sayıyorlar bunları ezbere bilmenin gerçek ilim olduğunu sanıyorlar.  Kuran indiği zaman ve indiği yerde hatta hiçbir yerde fen ilimleri yoktu, yalnız Yunanda bu kavramlar az miktar vardı ve bunun az bir kısmı doğruydu.

İlim adamı olmak için kâinattaki varlıkların çeşitliliği üzerine düşünmeli(yani Allah’ın gerçek isimleri) ve nedenlerini araştırmalı, bunların sonsuz soyut bir bilinç (Allah) olduğuna inanmalı, her şeye bir bütün olarak bakmalıdır. Allah bir olduğundan bütün ilimlerde onundur, ilmi, fenni ve dini diye ayırmak cehalettir. Bilginin en birinci özelliği güvenilir olması, sonsuz bilgi işleme sahibinden gelmesi ve hem bireysel hem de toplumsal yönü olmalıdır.

Kuran anlaşılsın diye indi, Kuran ve bütün kutsal kitapların dili kolaydır. Bunun yanında birbirine benzeyen birçok manaya gelebilen müteşabih ayetlerde vardır. Çoğunlukla ilk hatıra gelen sözlük manası değil de daha derindeki manalar kastedilir. Fakat dindarlar hatta âlimler, fen bilmediklerinden gerçek mana olarak ilk manayı alıyorlar ve hurafe gibi naklediyorlar. Müsrif için eli delik denilir, bu bir benzetmedir yoksa adamın elinin gerçekten delik olması kastedilmez.

Yunan felsefe ve bilimini anlamak için M.Ö 200’lü yıllardan önceki 400 yıl aralığına bakılmalıdır. İlimler fikirlerin birleşmesinden doğar. Hiçbir ilim birden meydana çıkmaz. Yunan felsefesi ve ilimi üzerinde eski Mısır, Babil, Sümer, hatta diğer kültürlerin ve mitolojilerin büyük etkisi vardır. Bütün toplumlar belli bir vahşet döneminden sonra, mitolojik ve belirli inanç aşamalarını geçiriyor sonra felsefe ve ilim başlıyor.

İlim özgür bir ortamda gelişir. O zamanlar Anadolu ve şimdiki Yunanistan yöresi diğer yerlere kıyasla hem özgür hem de zengindi. Yoksul yerlerde ilim gelişmez, onun için bugünkü insanlık o zamanın ilmi mirasını yiyor. ABD, Kanada, AB ve Japonya gibi yerler hür ve zengin oldukları için ilmen gelişmişlerdir.