Geçmiş olaylar hakkında hüküm vereceğimiz zaman, olayın olduğu toplumun kültür, sosyal, eğitim, psikolojik, ekonomik vs gibi seviyelerini dikkate alarak, hayalen o zamanın şartlarını yaşayarak o olay hakkında karar vermeliyiz. Zamanımızın şartları ile tarihi olayları değerlendirirsek çok yanılırız veya sahlıklı karar veremeyiz.

İnsanlık belli aşamaları geçerek, belli şartları yaşayarak gelişimini sürdürüyor. İnsanın gelişim basamakları beşer, insan ve âdem diye sıralanır.  Beşer dendiği zaman çok cahil bir hayvanı boyuttan bahsedilir. Dini ve fenni ilimler insana konuşan hayvandır der. Âdem dendiği zaman bu kişi dil ve medeniyet öğrenmiştir diye anlaşılır. Bugün bile Amazon ormanlarında veya başka yerlerde yaşayan beşerler vardır ki henüz insan ve âdem olma seviyesine yükselememişlerdir.

İnsanlık önce vahşi bir hayat yaşadı. Bugün ilim bunu söylüyor. İbni Arabî ve Bediüzzaman gibi din bilginleri, insanlığın başının vahşet olduğunu söyler.   İlmin gelişim seviyesinde insanlar önce taşları yonttu sonra ziraat aletleri yaptı ve ateşi buldu, yazıyı bulması ile mitolojiler devri başlamış oldu. Milattan 500 yıl önce ve milattan 200 yıl sonraya kadar felsefenin saltanatı sürdü. Bundan sonra felsefe gelişti ve mitolojilerden ayrıldı. 1700li yıllara gelindiğinde bilimle felsefe birbirinden ayrıldı. Bilim sanayiye dökülerek gelişmeye başladı.  Avrupa, orta çağda kilise ve Aristo felsefesinin kontrolünde idi.  Onun için skolastik dönem Avrupa’yı karanlıklar içinde bıraktı.  Bazı bilim adamları Aristo için, biline öncülük etti fakat ilmin önünü de kesti der. Çünkü her dediği doğru kabul edilip aşılamaz sanıldı. Onun için pek çok fenci Aristo’nun çoğu şeyinin yanlış olduğunu söyledikleri için Avrupa’da öldürüldüler.

İslam’da 7yy Yunan felsefesi Arapçaya çevrildi. Bu felsefeyi İbni Sina, İbni Rüşt ve Farabi gibi İslam filozoflarınca yeniden yorumlayarak Avrupa’nın gelişimine öncülük ettiler.  Ne yazık ki Arapça yazılan bu felsefe İslam âlimlerinin çoğunda tam doğru olarak kabul edildi ve henüz bu anlayış aşılamadı. Avrupa, Aristo mantığını 1700li yıllarda aşıp modern bir ülke olurken İslam âlemi hala 1700li yılların mantığı ile dini ilim üretmeye çalışıyor. Onun için pozitif bilimleri okuyanların çoğu dine soğuk bakıyor, dini metinler hurafe olarak anlatılıyor ve algılanıyor, geçler bu din bize lazım değil diyerek dinden kaçıyorlar.  Hz. İsa’dan önceki dini metinleri anlamak için mitolojilerin dilini, Hz. İsa’dan sonraki dönemde ise felsefenin diline çok iyi bilinmesi lazım ki dini metinler doğru olarak anlaşılsın. Bazı İslam düşünürleri doğru olarak, cahiliye Arap şiirlerinin dilini tam anlamayanlar Kuran ve hadisleri yorumlayamaz derler. Yazı uzun olduğu için bunlarla ilgili örnekleri sonra yazacağım inşallah.

OSMAN KOYUNCU 0535.760.48.39. VAKFIKEBİR TRABZON