Değerli okuyucularımız bu haftaki bana ayrılan köşemde sizlere Küresel ısınmayla her geçen gün çölleşen Yurdumuz ile bir şeyler karalamak istiyorum. Siz değerli okuyucularımız son yılların en şiddetli sıcak hava dalgasıyla mücadele eden Ülkemizin birçok bölümünde ciğerlerimizin oksijen deposu olan Ormanlarımız yanmaya devam ediyor. Birçok bölgede aynı anda çıktığından havanın sıcak ve bir de üstüne üstlük rüzgârın da etkisiyle yangınları söndürmek isteyen görevlilerimizin TV ekranlarından haberlerden takip ettiğimize göre zorlaştığını görüyoruz.

Yangın Söndürme Esnasında Acı Kayıplarımız Oldu; Eskişehir'de orman yangınına müdahale eden 5 orman işçisi ve 5 AKUT gönüllüsü 10 kişi yangının ortasında kalarak hayatını kaybetti. Tabi bu arada bu vefat edenlerin yanında Orman Bakanı tarafından 14 görevlinin de yaralı olarak kurtarıldığı bilgisi paylaşımı yapıldı. Bu orman yangınında hayatını kaybeden hepsinin bir hayali olan görevlilere Allah'tan rahmet acılı ailelerine de dayanma gücü sabırlar dileriz.

Yurdumuz 2000 İtibaren Isınmaya Başladı; Hatırlanacağı gibi 80 ile 90’lı yıllarında hepimizin hayal gücü 2000 yıllarını görmek için gurbette hayatı yaşayanların büyüklerinden duydukları geçmişten günümüze hepimizin hayali 2000 yılının geleceğinden çok umutluyduk. 2000 yılından sonra havada ısınmalar olumsuz mevsim geçişleri derken betonlaşmalar çoğaldı artık yaşam alanlarının yeşilliklerin yerini betonlaşmalar hızlıca aldı derken içinde bulunduğumuz 2000 yılı derken ömür de bir gençlik de bizi hiç fark etmeden 2025 yılına getirdi. Her geçen gün kuraklık artıyor Bulunduğumuz yer de bile artık 33 dereceleri gölgede görmeye başladık. Bulunduğum yer Karadeniz Bölgesine en yakın ve en yüksek adına türküler yazılmış filmler yapılmış her yıl Temmuz ayının 3. Haftasında asırlardır devam eden geleneksel yayla göçü buluşmasına ev sahipliği yapılan 2 bin 182 rakımlı Sis Dağı bu yıl da 204. Defa yapıldı. Buraya artık yeterli kar yağdığından bu dağın eteklerine kurulan mahalleler ve Şalpazarı İlçemiz bir de bunun çevresindeki obalarımızda susuzluk önlenemeyen boyuta ulaştı.

Bu arada 2000 Yıllar Derken Gözümde 41 yılı canlandırdım; Ancak 2000 yılına ömrü olanların ulaşması zor olmadı. Benimde 1980’li yıllarının yarısında iş gereği askerlik bitiminde Yurdumuzun metropol şehirlerinden İstanbul’da bulunduğum o güzelim yıllar mı diyelim yoksa daha beton arma mekanların yeşilliği kaybetmediği dönem mi diyeyim yoksa Üsküdar Meydanından başlayarak yanımıza aldığımız arkadaşlarımız ile yürümeye başlayarak Boğaz Köprüsü altına kadar yürüyüp tüneli geçip Beylerbeyi mevkiine gelip burada eski tarihi hamamın yanında denizi izleyerek çayı yudumlayarak mola verip dinlendikten sonra Anadolu Hisarı, Kuzgunçuk, Çengelköy derken buralarda köşkler, yayılar bir oraya bir buraya bakarak Kanlıca Tepeüstü meşhur Fabrikanın önünden geçerken ki kokuyu hatırladığım o günlerden sonra dillere destan bir dönemin cam olarak isim yapmış Paşabahçe Belediyenin olduğu yer o güzergahları bilenler bilir Beykoz’un İlçe merkezine girerken ki doğa harikası ağaçların arasından seyreden bir gidiş bir geliş li yoldan sonra meşhur Beykoz’un simgesi olan 100 boruların kalınlığında tarihi çeşme olan adını bol su ile akmasından alan hepimizin hafızalarında kazınmış olan ‘’ON ÇEŞME’’ önünden tarihi çınar ağacı arkasından devam ederek yavaş yavaş eski emniyet eski vapur iskelesi arkasından Yalıköy rampası çıkılarak tarihe tanıklık yapmış olan Çayır ve bir dönemin Kundura fabrikası derken Ortaçeşme, Tokatköy ardından Anadolu Fenerine varıyorsunuz buradaki küçük küçük balık işletmelerinin mütevazi esnaf beklemelerini gözümde bu yazıyı yazarken hem sahil boyu yürüdüğüm o yollar da hatıramı canlandırdım hem de aran geçen dile kolay 40 yıllık bir ömrü yolcu yaptım. Buradan yukarıda Karadeniz’den gidenlerin yerleşmiş oldukları köyler vardı. Şimdi o köylerden bir tanesinin mahalle halkı tarafından kurduğu takım bile bulunuyor.

Yukarıdaki yazımda 2000 yılından sonra kuraklık başladı demiştim evet 2000 yıllarında çocukluğumun gençliğimin geçtiği İstanbul ziyaretimde en çok da gürül gürül akan tarihi on çeşmeden artık su akmıyor yapılaşmalar çoğalmış her yer gökdelen yüksek binalarla dolmuş artık bizim o küçücük şirin ilçe sabahları esnaflarla selamlaştığımız halk yok Beykoz’dan motora binerek denizin üzerinde sallanarak Yeniköy’e geçme esnasındaki küçük kayıklarda tanıdık simalar yok artık o geriden gelip 2000 yılını hayal eden insan seli yok olduğuna şahit oldum. Buradan bakınca bir 25 yıl ömür daha geçti artık bizlerde asırlık ömrün yarısını da geçerek bize ayrılan ömürleri tüketmeye başladığımıza inanıyorum. Şimdilik hoşça kalınız yine bana ayrılan köşede geçmişten günümüze anılarımız ile buluşmak üzere diyorum.