Bayramlar, Türk kültüründe sadece dini bir kutlama değil, aynı zamanda toplumsal bağların güçlendiği, yardımlaşma ve dayanışmanın ön plana çıktığı özel günlerdir.

Bu manada, Kurban Bayramı, sadece et kesmenin ya da tatil yapmanın ötesinde, derin anlamlar taşıyan bir bayramdır. Toplum olarak bizi birbirimize daha da yaklaştıran, paylaşmayı, yardımlaşmayı ve hoşgörüyü hatırlatan bu özel günler; manevi değerlerimizi yeniden gözden geçirmemize vesile olur.

Kurban, sadece bir hayvanın kesilmesi değil, kişinin nefsine karşı verdiği mücadelenin sembolüdür de. Yardıma muhtaçlara ulaşmak, komşuya ikramda bulunmak ve aile büyüklerini ziyaret etmek bayramın en değerli taraflarındandır. Bayram sabahları çocukların heyecanı, mis gibi kavurma kokusu, dargınların barışması, dostların yeniden bir araya gelmesi... Tüm bunlar Kurban Bayramı’nı yalnızca bir dini vecibe değil, aynı zamanda bir kültür şöleni haline getirir.

Hayatımızda eski bayramların çocukluk anılarında özel bir yer tuttuğunu biliyoruz. Kurban Bayramı'nın paylaşma ve yardımlaşma duygusunu pekiştiren bir bayram olduğu da aşikardır. Kurban etlerinin paylaşılmasının, toplumsal dayanışmayı artırdığı sevginin ve paylaşmanın ne denli önemli olduğu göz önünde bulundurulmalı.

Bayramların geçmişteki gibi büyük aile sofralarıyla kutlanamasa da, bu geleneğin yeni nesillere aktarılmasının yönünde hayatımızda önemli bir yere sahip. Bayramlarda, aile büyüklerinin ellerinin öpülmesi ve onlara değer verilmesinin, toplumsal bağları güçlendireceğini unutmamak lazım. Fakat günümüzde ne el öpme ne de el öptürme kaldı! Bu yönde sanki kültürümüz yozlaşıyor gibi!

Kurban Bayramı toplamı bir milyara yaklaşan Müslümanların en büyük bayramıdır da.  Bu bayram dört gün süren kısa bir sevinç olması yanında mali gücümüzle orantılı olarak koyundan ineğe kadar çeşitli hayvanları dini bir vecibeyi yerine getirmek amacı ile Allah rızası için keserek etlerini üçe ayırarak bir kısmı yoksullara, bir kısmı yakınlarımıza dağıttığımız bir kısmını da kendi aile fertlerimize ayırmamız inancımız gereğidir.

Kurban, sadece kesilen bir hayvan değildir. O, aynı zamanda bir teslimiyettir; Allah'a olan inancımızın, O'nun yolunda fedakârlık yapmaya hazır oluşumuzun bir nişanesidir. İbrahim Peygamber'in oğlu İsmail'i kurban etme azmiyle başlayan bu kutlu ibadet, bizlere koşulsuz teslimiyetin ve imanın gücünü hatırlatır.

Kurban Bayramı'nın en belirgin özelliği, hiç şüphesiz paylaşmaktır. Kesilen kurban etinin üçe bölünüp, bir kısmının yoksullara, ihtiyaç sahiplerine dağıtılması, bu bayramın özünü oluşturur. Sofralarımızdaki bereket, sadece kendi ailemize değil, komşularımıza, akrabalarımıza, hiç tanımadığımız kardeşlerimize de uzanır. Bu, sadece bir et dağıtımı değil, aynı zamanda gönülden gönüle kurulan bir köprüdür, samimiyetle uzatılan bir eldir. Bu paylaşım, toplumsal dayanışmayı güçlendirir, zengin ile fakir arasındaki mesafeyi azaltır ve her bireyin kendini toplumun bir parçası hissetmesini sağlar.

Ve nihayetinde Kurban Bayramı, yeniden doğuştur. Manevi bir temizlenme, günahlarımızdan arınma ve yeni bir başlangıç yapma imkânıdır.

Bu bayramda da sofralarımızı, sevgimizi ve umutlarımızı paylaşmayı unutmayalım.

Çünkü asıl bayram, bir kalbi mutlu edebilmektir.