Allah, insana akıl ve irade vererek kendi yerinde kâinatta tasarruf etme yetkisini vermiş, kılavuz ve rehber olarak kitaplar ve peygamberler göndermiştir. İnsanlar akıllarını kullanıp evrensel kurallar çıkararak mükemmel rejimler oluşturması gerekirken, dini siyasette kullanıp çatışma, ötekileştirme ve ayrıştırma aracına dönüştürüyorlar. Din, akıl ve ilim sahipleri elinde birlik ve beraberliği pekiştirirken, cahiller elinde ülkenin yıkım ve bölünme aracı oluyor. Dini siyasette kullanmanın İslâm’a verdiği zararı anlamak için şu üç noktanın çok iyi bilinmesi lazımdır.

1- Hz. Ayşe validemiz ile Hz. Ali arasındaki Cemel vak’asıdır. Bu savaş adaleti izafiye (kısmı adalet) ile adaleti mahzanın (tam adalet) mücadelededir. Hz. Ali Efendimiz diğer üç halife dönemindeki gibi adaleti mahzayı esas almak istedi, Hz. Ayşe Validemiz bunun bu zamanda mümkün olmadığını söyleyerek adaleti izafiyeyi esas aldı. Hz. Ali Efendimiz daha haklı olmasına rağmen mağlûp oldu, bu bir içtihat mücadelesidir, iki tarafta halıdır denebilir.

2- Hz. Ali ile Muaviye arasındaki mücadeledir ki bu da hilâfet ve saltanatın mücadelesidir. Hz. Ali Efendimiz hilâfeti, Muaviye ise saltanatı savundu, Hz. Ali Efendimiz haklı olmasına rağmen yine mağlûp oldu. Saltanat bu ümmetin başına musallat oldu.

Elbette saltanatın bazı dönemlerinde büyük hizmetler olmuştur. İslâmiyet’in inkişafını, babadan oğla geçen saltanat dönemleri ile değil de insanların kendi hür iradelerini kullandığı Asr-ı Saadetteki hürriyet ve hukuk anlayışı ile kıyaslamalıdır.

3- Hz. Hüseyin ile Yezid’in mücadelesidir ki bu da ümmet anlayışı ise Arap milliyetçiliğinin mücadelesidir. Yine haklı olan Hz. Hüseyin Efendimiz mağlûp oldu, batıl galip geldi. Bütün bunlar gösteriyor ki siyaset yani makam işin içine girince kavga başlıyor. Hükmetmekteki zevk, başka şeylerle yoktur. Baba, oğlunu, oğlu babasını makam için öldürebiliyor.

  Din, Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir. Mevhumu muhalifi ile şöyle düşünülebilir ki sevgi ve nefret başka şeyler için olursa imanın kaybedilmesi tehlikesi vardır. Bugün sevgi, siyaset ve menfaat üzerine kurulmuştur. Fani, geçici şeyler ve siyaset için büyük imtihanı kaybetmek akıl kârı değildir. İnsanlar kendi siyasetine uyan bir günahkârı, muhalif taraftaki dindar kardeşine tercih ederse dinini yıkmış olur. 

     Bu zamandaki siyaset, kalpleri bozup ruhları azap içinde bırakır. Ruhun ve kalbin selametini isteyenler taraflı, kişileri inciden siyaset yapmamalı insanlara önyargılı bakmamalıdır. Çok aşırı dindarlardan gerçek siyasetçi, aşırı siyasetçiden de gerçek dindar olamaz. Hz. Nuh’a (as) kâfirler, ‘sana makam sahibi olmayan ve fakirler inanıyor’ deyip alay ediyorlardı. Bu işaret olarak bildiriyor ki ahir zamanda aşırı zenginler ve makam sahiplerinin bir kısmı gerçek iman ve İslâm’a girmeyecek belki münafıkça dini kullanacaklardır. Toplumum huzurun için siyaseti kışla, okul ve camilerden uzak tutmalıyız.

OSMAN KOYUNCU 0535.760.48.39. VAKFIKEBİR TRABZON