Bir ilim dalı hakkında konuşabilmek için o ilim dalının metodolojisini bilmek lâzımdır, din buna usûl ilmi diyor. Bugün İslâm âleminin kendi sorunlarını çözememesinin temel sebebi, usûl, yani dinî ilimlerin metotlarını bilmemeleri veya bu eski metotları fen ilimlerini nazara alarak yenilememeleridir, bugün dini anlatmak için kullanılan metodoloji çok eskidir onun için dini konularda doyurucu bilgi verilemiyor.  Kur’ân, âyet deyince Müslümanlar sadece Kur’ân âyetlerini anlıyor. Hâlbuki kâinattaki canlı cansız her yaratık Allah’ın âyetlerindendir. Her bir fen dalı Allah’ın bir ismidir, metot ve fen ilimlerini bilmeyenler dinî konuların çoğunu hurafe şeklinde anlar ve anlatır. İlimlere bütün olarak bakılmalı, Allah bir olduğuna göre bütün ilimler onundur, fizik, kimya, tıp, tefsir vs.

Dinî konular anlatılırken güzel ve etkili söz söyleme, az sözle çok şeyler anlatmak istemek için pek çok sanat türleri vardır. Edebî sanatlar, ince zekânın, hisli duyguların ürünü olarak doğmuştur. Her birinin kullanıldığı yerlerdeki manalar birinden farklıdır. Günlük hayatta müsrif insanlar için “onun eli deliktir, cimriler için onun cebinde akrep var” denir, burada elin delik olması ve gerçekten akrep bulunması anlatılmak istenmez. Bütün bu sanat türlerini bilmeden ilimler hakkında gelişi güzel konuşulmaz.

Bir gün Peygamberimizin (asm) oturduğu mecliste dışarıdan gürültüler duyuldu, Peygamberimiz (asm), 70 yıldır yuvarlanan bir taş şimdi Cehennemin en derin yerine düştü dedi. Sahabeler, kendi arasında bir taş Cehennemin başından yuvarlanırsa ancak 70 senede Cehennemin en derin yerine varır vs. şeklinde düşündüler. Az sonra içeriye bir sahabe girdi, 70 yaşındaki meşhur münafık öldü dedi. Peygamberimiz (asm) münafığın ölümünü haber verirken, sahabeler Cehennemin boyutlarını düşünüyorlardı. Kur’ân’da Allah’ın eli, Allah’ın yüzü tabirleri geçer. Allah sonsuz soyut (maddî olmayan) ibadet edilmeye lâyık tek varlıktır, maddî bir varlık değildir, tecelli edince celâl ve cemâl, nur (ışık) ve nar (ateş) olarak gerçekleşir. Milyarlarca yıldızlara, galaksilere astronomi ilmi penceresinden baktığımızda bu tecellileri biraz anlarız. Allah’ı insana benzetip, onun eli ve yüzü olduğunu hayal etmek gerçek manada iman sayılmaz. Nuranî ve soyut manaların kısımları kendisidir. Sabahleyin güneş doğduğunda güneşin gözü veya yüzü gözüktü deriz. Güneş yarı nuranî olduğu için güneşin yüzü veya gözü olmaz, güneşin yüzü veya gözü demek güneşin kendisi demektir.

Allah’ın eli veya yüzü gibi tabirleri gerçek sanmak, Allah’a yüz, el veya göz isnat etmek yanlış bir inançtır. Müslümanlar bu sanatları bilmediğinden, şirk gibi garip bir Allah inancına sahip oluyorlar. İşte Allah yanlış anlatıldığından gençler dinden çıkıyor, İslâm’dan uzaklaşıyor, yabancılar İslam’ı yanlış tanıyorlar. Bütün bunların sebebi ve sorumlusu dini yanlış anlayan ve anlatanlardır. Eğer ilmî konulara metodoloji penceresinden bakılmazsa, gençlere dinî eğitim ilmi yollarla verilmezse din cahillerin eline geçer ve hurafeye dönüşür, yanlış anlaşılır ve anlatılır, din şekilden ibaret kalır.

OSMAN KOYUNCU- 0535.760.48.39. VAKFIKEBİR- TRABZON