Duyu organları, insan ile dış âlem arasındaki bilgi ve iletişimi sağlayan pencerelerdir, duyu organları ile algılananlar insanları olumlu veya olumsuz yönde etkiler. Çok bozuk bir çevrede yaşayan insanların his ve duygularını terakki ettirmesi oldukça zordur. Onun için insanın eğitiminde çevre önemli bir faktördür.

İnsan kâinatın çekirdeği ve misali olduğu için, yapısında hem meleklerden, hem hayvanlardan, hem bitkilerden ve hem de şeytandan bir hisse vardır. Kalbin bir yönü akıl, bir yönü de vicdandır.

İnsan bedenindeki ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet verilmiştir. Bu şehvet, öfke ve akıl kuvvetidir. Bunların her birinin ileri, geri ve vasat(orta) olmak üzere üç mertebesi vardır. Bütün peygamberler ve büyük insanlar bu kuvvetlerin vasat(orta) mertebesini kullanmıştır. Yaratılan en önemli şey akıldır. Akıllı insan, duygularının vasat mertebesini kullanandır. Aklın ileri mertebesine cerbeze(doğruyu yanlış, yanlışı da doğru gösterir), geri mertebesine ahmaklık denir, vasat(doğruya doğru, yanlışa yanlış der ona göre hareket eder) mertebesine ise doğru yoldur. Şehvet ve öfke kuvvetinin de bu şekilde üç mertebesi vardır.

Kalpler ancak Allah zikri ile tatmin olur. Devamlı Kuran okumak, zikir çekmek, kerametlere mazhar olmak, çok zevkli olduğundan, kalp ve bazı duygular doyar. Bu duruma gelen kişinin duyguları, zevklerle doyunca, başka bir şey yapmak istemez, ilim gibi diğer önemli şeyleri, önemsiz gibi görünür. Bir çocuk için okumak çok önemli olmasına rağmen, o devamlı kendi hoşlandığı oyunları oynamaya meyillidir. İnsan beslenmek için çeşitli yiyecekler yer. Bu yiyecekler ince bağırsaklardan süzülerek kana karışır,  bu şekilde hayat devam eder,  asıl olanda budur. Eğer insan baklava yediği zaman, yalnız ağzındaki basit zevkleri nazara alıp, devamlı yediğini kusup tekrar yiyerek ağızdaki zevki tatmin ederse gerçek manada beslenmemiş olur. Allah dili ve zevkleri daha iyi beslenmeye yardımcı olsun diye yarattı,  zevkler araç, beslenmek amaçtır. Evlilik, neslin devamı için şart olduğundan, insanlar buna meyil duysun diye cüzî zevkler de verilmiş, aksi halde kimse evlenmezdi. Evliliğin asıl amacı duygu ve hislerin tatmini değildir, neslin devamıdır.

Zikir ve kerametlerde de büyük manevi zevkler vardır. Eğer insan devamlı bu zevklerle uğraşır ve bunlarla kalbini doyurmaya kalkarsa, ilimle doyması gerekli olan akıl, aç kalmış olur. Aynen baklavanın zevkini, dili ile almak isteyen biri gibi, devamlı yediğini kusup, zevk ve lezzet için tekrar tekrar baklava yemesine benzer. Tabii olarak zevk de lâzım, fakat asıl olan ilimdir. Aşırıya kaçmadan, devamlı zevk peşinde koşmadan,  ilimle birlikte aklı da doyurmalıdır. Din adamları genelde hislerin tatmini ile uğraştığından ve vaazlarında hep hislere hitap ettiğinden aklı doymayan gençlik dinden uzaklaşıyor.

OSMAN KOYUNCU 0535.760.48.39