Bazı dindar siyasilerin bilmeyerek kullandığı dehşetli kelimeler vardır. Bunların başında iman ile siyaset arasında bağ kurmalarıdır. Kişileri inanç ve sevgi noktasında mukayese yaptıkları zaman, siyasî tercihlere göre davranmaları çok büyük bir tehlikedir. Bunun sebebi, kâmil bir imana sahip olmamalarıdır. 

Allah’ın dışındaki her şeye masiva denir, Allah bütün masivadan büyüktür ve yarattıkları ile kıyaslanamaz. İnsanlar, siyasal tercihleri hata bile olsa, bu inancı karşısında hiç hükmündedir.  Bir siyasi partinin hain veya suçlu olduğunu göstermek, karşı muhalif partinin işi değil hukukun işidir.  İnsanların, siyasal tercihleri hata kabul ederek, İman ile siyaseti karıştırmak, kâinatı bir kum tanesinin büyüklüğünü kıyaslamak demektir. İslam,  Allah için sevmek veya nefret etmeyi gerektirir. Eğer bu kural yerine siyaset için sevmek veya nefret etmek düsturunu koyarsan Allah’ı yarattıklarından daha değerli ve büyük kabul edersin.

Bütün bunlara rağmen bir Müslüman siyasete hiç bakmamalı mı? Kim ne yaparsa yapsın bizi ilgilendirmez mi demeli? Hayır, her şeyi ehline bırakmalıyız ve her insan kendi mesleği ile ilgilenmeli. Siyasette kabiliyetli olanlar millet adına siyasetle ilgilenmeli, bizler murakıp gibi onların yaptıklarını kontrol etmeliyiz. Devlet işleri, terazi gibi bir denge içinde yürütülür. Kişilerin siyasetteki başarıları, kendi kabiliyetlerinin ve maharetlerinin yanında büyük oranda bu terazinin düzgünlüğüne yani dengesine yani sisteme bağlıdır. Avrupa gibi demokrasisi gelişmiş ülkelerde sistem oturmuş yani terazi dengededir. Kişilerin kabiliyetleri ikinci planda kalmaktadır. Demokrasi aynı zamanda bir meşveret sistemi olduğu için, siyasî şahıslar bu meşveret kararlarına uymak zorundadır. Fakat gerçek demokrasisi olmayan ve şahıslara bağlı devletlerde, kurallardan ziyade şahısların görüşleri ön plandadır.

Dindar siyasiler diyor ki, çoğunluk bende benim istediğim olur, hâlbuki gerçek demokrasilerde sadece çoğunluğun değil; azınlıkta kalanların haklarının da korunması esastır. Geri kalmış toplumda dindarlar, sistemi düzeltmek yerine, bu bozuk sistem ile yani bozuk terazi ile doğru tartabileceğini sanıyor. Dindar siyasiler, bu terazi ile tartmaya çalıştığı zaman beceremiyorlar hatalar yapıyorlar ve yaptıkları hatalar dine mal ediliyor. Eğer gerçek demokrasi olursa, sistem düzgündür demektir. Kişiler ikinci planda kalırlar,  baştaki kişi dindar biri de olsa dinsiz birisi de olsa bu kişi sisteme bağlı kalacağından dolayı muhalefettekiler endişelenmezler.  Şimdi cehaletten beslenen dindarlık endişe içinde, eğer dinde hassas birisi iktidara gelmezse bizim dinimize ne olur diyor. Bunun için kişilerin maharetlerini sevmek veya tercih etmek yerine didarlığını esas almaya çalışıyor, mahareti olmasa da dindarlığı bana yeter, dinin elden gitmez deyip dindar siyasetçiyi tercih diyor, onun tercih ettiği kişi de biat usulü ile iradesini liderinin cebine koyuyor ve ülke tek kişinin iradesine bırakılıyor meşveret sistemi ortadan kalkıyor. Sen bir usta çalıştıracağın zaman onun dindarlığına değil de maharetine bakıyorsun da niçin aynı hassasiyeti siyasette göstermiyorsun. Din siyasete alet edildiği zaman, dinin ehemmiyetini tam bilmeyen muhalifleri dinden soğutursun.  Milyonlarca kişi din bu ise bu din bize lazım değil diyerek dinden çıktı.

OSMAN KOYUNCU 0535.760. 48.39. VAKFIKEBİR- TRABZON