Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Kadem Sağlam, Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı İsmail Hakkı Çobanoğlu, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Koop. Başkanı Hasan Topaloğlu ve Başkan Yardımcısı Abdul Vahit Aksoy, gazetemizi ziyaret ederek Yazı İşleri Müdürü Ahmet Kamburoğlu ile bir süre sohbet ettiler. Ziyaret sırasında Vakfıkebir Oda Başkanları adına bir açıklama yapan Vakfıkebir Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Kadem Sağlam, ilçedeki medya gücü zenginliğinin Vakfıkebir’i ileriye taşımak adına kullanılmadığını iddia etti.
 
 
 
Vakfıkebir Esnaf Odaları başkanları adına ortak bir açıklama yapan Vakfıkebir Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Kadem Sağlam, Vakfıkebir’de gerek siyasi, gerek mülki, gerek yerel idare ve gerekse esnaf kuruluşları ile STK’lar, hatta medyanın içinde de bir koordine boşluğu olduğuna vurgu yaparak; “Bu saydıklarımız içinde ciddi bir koordine boşluğu olduğunu görüyoruz. Diğer oda başkanları ile her gün ilçenin belirli yerlerinde dolaşırken, çay-kahve içip hasbıhal olduğumuzda bu ciddi boşluğu daha yakından görüyoruz, ilçedeki medya gücü zenginliğini Vakfıkebir’i ileriye götürmek adına kullanamıyoruz ve bu konuda ciddi manada bir boşluğun olduğunu iddia ediyoruz” ifadelerine yer verdi.
 
“ALINAN KARARLARDA PAYDAŞLARIN BİR BİRİNDEN HABERİ YOK”
Sağlam, bu boşluğun var olduğuna dair ellerinde onlarca argüman olduğuna dikkat çekerek, “Eğer Vakfıkebir’i düşünüyorsak her şeyini düşünmeliyiz. Dağını da, caddesini de, sokağını da, iç güvenliğini de düşünmek zorundayız. Geçenlerde AB Projesi kapsamında İç Güvenlik güçlerinin sivil toplum güçleri tarafından denetimlerinin etkinleştirilmesi adına bir çalıştay yapıldı. 750 esnafın temsilcisi olan ben, 2013 yılından beri bu çalıştaya yeni dâhil oldum. Bakıldığında çok ciddi, güzel ama uygulanan yasalarda biz Avrupa’dan 30 yıl gerideyiz. Elbet de bir geçiş süreci yaşayacağız. Ama bunları yaparken ciddi olmamız lazım. Pilot bölge Vakfıkebir, Çalıştay Akçaabat Hilton’da yapılıyor. Ayrıca projenin paydaşlarının birçoğu sivil değil. Sözde kâğıt üzerinde bir şey yapıyoruz. Oysa 2014 yılında bu proje için Ankara’ya bile gittik. Eğer kâğıt üzerinde olmamış olsa, paydaşların birbirinden haberi olacak; 15 Temmuz sürecinde FETÖ’den hüküm giyenlerin slâytlarını seyretmek gibi bir basiretsizlik içinde bulunmayacaktık çalıştayın açılışında. Bu durum, proje paydaşlarının bir birinden kopuk olduklarının gerçek bir kanıtıdır” dedi.
 
“SPORDA DA ORGANİZE VE KOORDİNE BOŞLUĞUMUZ VAR”
Vakfıkebir’deki sportif faaliyetlerin yetersiz olması sonucu bu çağdaki gençlerin farklı alanlara kaymasına neden olduğuna da atıfta bulunan Başkan Sağlam, “Yakın tarihten bahsedersek, hem Büyüklimanspor’da, hem Kirazlıkspor’da top oynayan birisiyim. Vakfıkebir’de bizim zamanımızda olmayan bir stat var. Trabzon Hekimoğlu kendi sahası yapılıncaya kadar maçlarını burada oynuyor, Tonya Doğanspor maçlarını burada oynuyor. Bizim insanımızda var olan futbol sevdası sonucu bu takımlarımıza sahip çıkıyorlar. Ancak bizim zamanımızda her sezon kafaya oynayan, başarılı, sporcularını iç bünyesinden yetiştiren kulüpler olmasına rağmen bu gün hiç birisinin esamesi okunmuyor. Bu günkü imkânlarda ve şartlarda ilçemizde o noktalara çıkaracağımız bir takımımız bile yok. Bununla ilgili olarak Vakfıkebir’de iş adamları, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve dışarıdan gelen iş adamları ile bir süre önce bir toplantı yaptık. Diğer tüm toplantılarda olduğu gibi bu toplantımız da sonuçsuz kaldı. Aslında bu durum kanayan bir yaranız. Ciddi manada irdelenmesi gereken bir meselemiz. Bizde spor yapacak olan çocuklarımız maalesef dışarı gitmek zorunda kalıyor, ya da yapmıyorlar. En büyük avantajlarımızdan birisi de bunları finanse edebilecek ciddi manada iş adamlarımızın, sokakta ise bu işi yapabilecek gençlerimizin olması. Sadece organize, koordine boşluğumuz var” şeklinde konuştu.
 
“BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE OLAMAYIŞIMIZIN FATURASINI YİNE İLÇEMİZ ÖDÜYOR”
İlçedeki tüm kurum ve kuruluşlardaki paydaşların birlik ve beraberlik içinde olmamasının ilçeye olumsuz yansıdığını da dile getiren Sağlam, “Birliktelik noktasında STK’lar olarak eksiğimiz olabilir. Ama geldiğimiz günden beri şunu söylüyoruz: Vakfıkebir için her taşın altına elimizi koymaya, her yere gitmeye, bizlere ne görev verilirse yapmaya hazırız. Ama buna rağmen siz hiç bizleri hiçbir Organize Sanayii çalışması, bir bakan gelmesi durumunda yapılan toplantıların içinde gördünüz mü? Oraların gerçek sahipleri vatandaşlarımız ve iş adamları olmalı. Bırakınız bizleri, onlar bile yok.  Bu boşluğu doldurup bir noktada birleşemiyoruz. Koordineli çalışamıyoruz veya biraz daha gruplaşmaya doğru kayıyoruz. Yani adamın adamı gibi, kendi yakınım gibi veya bürokrasinin işine geldiği gibi bir tercih kullanıyoruz. Doğal olarak da toptan bir işe sarılmadığımız için, baş başa vermediğimiz için taşı da yerinden oynatamıyoruz, başarılı da olamıyoruz. Bu boşluğun en büyük nedeni ise ortak akıl oluşturamıyoruz. Ortak akıl oluşturmak için ortak istişare yapmamız, birbirimize değer vermemiz lazım. Esnaflardan aldığımız veri ve beklentileri paydaşlarımızla paylaşmamız lazım. En üstteki paydaşlarımızın bizlerden o raporları talep etmeleri lazım. Eğer genel konularla ilgili ise basınla iş birliğine gidilmesi lazım.  Ama siz basın mensuplarının düştükleri durumu da biliyoruz” ifadelerine yer verdi.
 
“YANLIŞ SİYASET YAYLALARIMIZI DA BİTİRDİ”
Şu anda Türkiye, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde sıcak gündemini koruyan yaylalardaki yapılaşma hakkında da oda başkanlarının ortak görüşlerini dile getiren Kadem Sağlam, yayla olaylarının 10- 12 yıllık bir süreç içinde kaşındığına dikkat çekerek, “Bunun ilk hamlesi yaylalarda örnek ev tipinde ahşap evler yapılmayacağı kararı ile başladı. Ben de yaylacı olduğum ve yaylada evim olduğu için biliyorum. Hemen peşine şu görüş ortaya atıldı devlet erkânı tarafından. Yaylada kimsenin çayır yapması, sargı sarma hakkı olmadığı ifade edildi. Hatta ilk yayla şenlikleri sırasında da bu sargılar söküldü. Bunun peşine kimsenin yaylalarda 500 metrekareden fazla yer kullanamayacağı kararı alındı. Dolayısıyla vatandaşlar, üzerinde yaşadığı, dededen beri gelen, sahiplendiği, koruduğu yeri komşum da kullansın mantığından hareketle diğer komşusuna verdi. Belki eksik, vatandaş olaya eksik yaklaşabilir. Çünkü bizim bir yayla kültürümüz var. Büyükşehir olma dönemlerimizi hatırlarsanız, büyükşehir oluyoruz, bir daha yaylalara ev yapamayacaksınız denildi. Bu sefer vatandaş, nasılsa bir daha ev yapamayacağım düşüncesinden hareketle ekonomik imkânsızlıklara rağmen ev yaptı. Ardından bu yıl son denildi; vatandaş da bütün imkânını kullanarak yaylaya ev yaptı. Özellikle oba merkezlerine bakıldığı zaman son 10 yılda yüzde 200’e varan bir artış oldu. Bu artışta, ciddi bir plan ve program olmadan slogan olarak kullandığımız hatalı duruşlar var. Netice itibariyle yaylalarımız, yayla olmaktan çıkmaya başladı. Şu anda bile yaylaların geleceği ile ilgili hala yasal bir düzenleme olduğunu sanmıyoruz. Devlet şunu diyor: Yıkacağım, cezalandıracağım, şu tarihten öncesi yasal. Hiç birisi yasal değil. Peki, bir düzenleme olmadan imar barışından bu paraları almamın anlamı ne? Madem bu yapılacak, devletin gücü yok mu? Yapma dedim, yapmasın. Ama biz aynı devleti biliyoruz; hangi yasa çıkarsa çıksın bu ertelenir diyoruz. Yıkarken de devleti hiç görmedik. İlk defa yıkımla karşı karşıyayız. Bir taraftan yaylalarımız, bir taraftan insanlarımız mağdur. Sonuç ta insanlarımızla devletimiz karşı karşıya. Bu güne kadarki yanlış siyaset, yaylalarımızın durumunu buraya getirdi” şeklinde konuştu.
 
“BAKKALLAR YASASININ ÇIKMAYIŞI ESNAFIMIZI BATMA NOKTASINA GETİRDİ”
İlçe esnafının zor durumda ve ekonomik olarak batma aşamasında olduğu yolundaki görüşlerini yineleyen Başkan Sağlam; yıllar yılı beklenilen ‘Bakkallar Yasası’nın çıkmadığına işret etti. Sağlam, “Bu gün ilçemize baktığımızda, içinde her şeyi satan; kırtasiyesinden, bisküvisinden, tatlısından v.s. , hatta bir zamanlar et bile satılan, bir sınırlama getirilmesi beklenirken desteklenen; sonuçta kazancından ilçenin pek de faydalanmadığı büyük marketler esnafımız için en büyük darbe oldu. Ayrıca esnaf dükkân açarken bir yasaya göre, bir sınırlandırmaya göre açmalı. Örneğin; bir caddede açılabilecek çay ocağı sayısını, bir dükkânı çay ocağı açabilecek seviyeye getirmekle değil; caddenin ihtiyacı kadar açılmasına izin verilecek bir yasal düzenleme ile olur. Şu anda Türkiye’de sadece eczanelerle ilgili bir sınırlama var. Esnafın zor duruma düşmesinin bir başka nedeni de esnafa yansıyan elektrik, tüp gibi, ya da esnafın kullandığı ham maddelere yansıyan zamlardan kaynaklanıyor. Kazanamadığınız şey eğer gideriniz olursa doğal olarak bu günkü duruma düşeriz” değerlendirmesini yaptı.
 
“İLÇEDEKİ MEDYA ZENGİNLİĞİMİZİ İLERİYE GİTMEK ADINA KULLANAMIYORUZ”
Vakfıkebir’deki medya mensuplarının durumlarını da, oda başkanları adına değerlendiren Başkan Kadem Sağlam, “Sizlerin durumunu çok iyi biliyoruz ve anlıyoruz. Oda başkanları olarak biliyoruz, esnaf olarak biliyoruz, vatandaş olarak biliyoruz, karşılaştıklarınızı biliyoruz. O yazdıklarınızdan sonra algılamaları çok iyi biliyoruz. Aslında basının görevi, ilçede olanları artılarıyla, eksileriyle kamuoyu ile paylaşmaktır. Yapılanları, yapılmayanları; artıları, eksileri. Şimdi bizlerde ve toplumda bir bakış haline geldi. Benim bir eksiğimi görüp yazdığınız zaman başkasının adamı veya benim düşmanım. Hâlbuki sizin göreviniz de bizim gibi. Toplum adına yaptığımız görevimiz bu ilçenin biraz daha ileriye taşınması. Vakfıkebir’in biraz daha ileriye taşınması, eksikleri tespit ve telafi etmekle olur. Veya başka noktalarda gördüğümüz artıları, neden bizde yok diye bir yere taşımakla olur. Bizde eksikleri yazdığın anda karşıtsın, muhalifsin veya bu basın mensubu filan tarafındır şeklinde düşünülüyor. Aslında bu bakış açısında sadece siz basın mensupları değil, bizler de yer alıyoruz. O, onun adamıdır, benim için eksik yazdı şeklindeki algılardan dolayı birçok şeyi özgürce yazamamanız konusunda sıkıntılarınızın olduğunu düşünüyor, hatta görüyoruz. Ama buna rağmen Vakfıkebir’de ciddi anlamda büyük bir yerel medya gücümüz, Büyükliman Gazeteciler Cemiyetimiz var. Birçok seçkin muhabirlerimiz var. Vakfıkebir’i ulusal medyaya ve televizyonlara taşıyan birçok zenginliğimiz var. Onlarla el ele verip, tespit ettikleri eksiklikleri paylaştıkları zaman teşekkür edeceğimiz yerde, benim eksiğimi, benim açığımı neden kamuoyuna deşifre ettin diye karşılarına dikiliyor; onları hedef kitle haline getiriyoruz. Bu ilçe hepimizin. Hepimiz de bu ilçede gerçek bir yöneticiyiz. Bu noktada bütün kurumların daha hassas olmalarını temenni ediyoruz. Ancak şuna emin olunuz ki; STK’lar olarak bizler bu konuda hassasız” dedi.