Bu gün (22 Mart) hem dünya, hem de ülkemiz açısından çok önemli bir gün. Tatlı su kaynaklarının önemine dikkati çekmek ve bu kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine odaklanılmasını sağlamak amacıyla 22 Mart 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini "Dünya Su Günü" olarak ilan etti. Her yıl 22 Mart'ta Uluslararası Dünya Su Günü kutlanıyor.

Bizde de kutlanıyor haaaaa, bilginiz olsun!..

**********

22 Mart tarihinde doğanlar Koç Burcu’na dahil edilirler ve özellikle inisiyatif alabilen kişilerdir. Daha büyük bir başlangıç yapmak için kendilerinde cesaret ve harekete geçme isteği her koşulda görülür. Koç Burcu insanları sabırsızdır. İnatçı bir karaktere sahip olan Koç Burcu, hareketli, heyecanlı ve enerjik olmasıyla bilinir...

Maalesef ben Koç Burcu değilim!

**********

Dün, 21 Mart’ı geride bırakırken tüm dünyada havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başladı. Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilir...

Ama biz insanlar, bütün varlıklar kategorisine girebiliyor muyuz diye merak ediyorum!

**********

Vakfıkebir yıllardan beri sağlık hizmetleri açısından Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kavşak konumundadır ve ilçedeki sağlık kurumlarından hizmet alan vatandaşların (Ben de dahil) tamamına yakını özellikle aile sağlığı merkezleri ile burada görev yapan tüm sağlık çalışanlarının Vakfıkebir için büyük bir şans olduğunu yüksek sesle konuştuklarını her zaman ve her platformda duyabilirsiniz...

Bunlara, bir bölge hastanesi konumundaki Vakfıkebir Devlet Hastanesi de dahildir...

Hizmet vermekte olan birimlerin, uzun bir aradan (Pandemi) sonra özel hastaneler düzeyine ulaşmasına ramak kala, vitrinin birinde (Umuyorum gözden kaçmıştır, ya da torpili acayip büyüktür!) “Anofel” cinsinden bir sivrisinek, fırında pişen sütlacı bataklık sanarak üzerine konarsa, acayip torpili de işe yaramayabilir!

Genel kanı bu yönde; bilinsin istedim!

**********

Haftanın Altın Küpesi şimdi bedava!

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, adaletin tüm coğrafyaya buradan yayıldığı iddia edilen bir ülke varmış!

Ki; bu ülkede yaşayan herkes dini, sosyal ve toplumsal kurallara harfiyen uydukları (!) içino güne kadar suç işleyen kimse yargı önüne çıkmamış!

İşte O gün Havva’nın, yasak elmalardan birini çaldığı haberi  ülkede bomba gibi yayılıvermiş!

İlk recm cezasının uygulanacağı kararını veren Devlet Başkanı İsa, herkesi ülkenin meydanına toplamış. (Not: Kişiler gerçek Havva ve İsa değildir...)

Recm cezası alan kadının oturtulduğu alanın çevresi bir daire gibi çizilir ve eline taş alanlar sırasını beklemeye başlarlar!

İsa, yüksek sesle taşlama emrini vermiş ancak olanlar karşısında herkes şaşkındır.

Elini havaya kaldıranlar bir daha indiremiyormuş.

Çünkü kadının oturduğu yer adeta bir ayna gibi, taşı atmaya hazırlananların yaptıkları bütün iyilik ve kötülükler gözlerinin önüne geliyormuş. En başta duran kilisenin rahibi elindeki taşı geriye doğru atarak çok kısa bir konuşma yapmış: “Başkalarını sorgularken hiç kendi yaptıklarımıza bakmadık. Yanımızdakilerin sıkıntılarıyla ilgilenmedik. Paylaşmadık ve komşumuza bile hırsız damgası vurarak cezalandırmaya kalktık”

Recm etmeye gelenlerin başları önde, elleri yanda dağılıp gitmişler. Bu olay da bu ülkede ilk ve son olmuş...

Darısı aramızda dolaşarak insanlıktan nasibini alamayanların başına olsun İnşallah...

Sürç- u lisan var ise affola!