Mutlaka herkesin heybesinde kendisini etkileyen hikayeler vardır.

Hayatınıza dokunan bu hikayelerin bazılarını birebir yaşamış; bazılarını ise başkalarından, ama güvendiğiniz simalardan duymuşsunuzdur.

Ben de aşağıdaki hikayeyi çok öncelerden duymuş; zaman zaman bizi biz yapanlara sahip çıkmamız gerektiğini savunmuştum eski köşe yazılarımda…

“Bir torba toz şeker” hikayesini duyduktan sonra bana hak vereceğinizi ve Mübarek Ramazan Bayramınızın daha da anlamlanacağını şimdiden hisseder gibiyim...

Efendim, bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yaparak ailesini geçindiren ve onlarca insana da işveren Ökkeş usta iflas eder…

Kısa sürede elinde avucunda ne varsa yitirir...

Kara kara düşünmek de fayda etmez; alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır...

Geçen günlerin bir öncekine göre daha kötü olduğunu fark eden Ökkeş Usta, bir yerlerden de tekrar başlaması gerektiğini düşünür…

Ama helvacı Ökkeş Usta’nın cebinde beş parası yoktur!

En sonunda ani bir kararla kalkar, hiç tanımadığı şeker satan bir dükkâna gider; kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını ama iflas ettiğini anlatır...

Parası olmadığını ve iş yerinin tekrar üretim yapabilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler.

Şeker satıcısı Bahaddin Usta, Ökkeş Usta’yı dikkatlice dinledikten sonra yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: “Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş Usta’mın dükkânına indirin” diye talimat verir…

Şekerci Bahattin Usta küçük bir kağıda da, isim, adres belirtmeden, sadece “20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş Usta’ya uzatır, ardından da; “Ökkeş Usta sıkma canını. Sen şu şekeri al kazanını kaynat, helvanı yap, sat. Ne zaman elin rahatlarsa o zaman gel borcunu öde” der…

Ökkeş Usta şaşkındır, ne diyeceğini bilemez.

Bir torba şeker derken, 20 torba şeker bulmuş olmanın heyecanını yaşar, bir taraftan da hiç tanımadığı biri tarafından kendisine güvenilip 20 torba şeker verilmesi karşısında gözleri dolar, hıçkırıklara boğulur…

Ökkeş Usta şekeri alır, iş yerine döner. Kısa sürede helva üretimine tekrar başlar. Yaptığı helvaları satar. Şeker borcunu ödeyecek parayı toparladığında Bahattin Ustanın yanına gider.

Bahattin Usta güler yüzle, kendisini ayakta karşılar, çay- kahve derken, parayı Bahattin Usta’ya uzatır ve “Bahattin Usta’m Allah senden razı olsun, bizi tekrar ayağa kaldırdın, çark dönmeye başladı dediğinde Bahattin Usta:

“Yok” diyerek para bulunan elini öteye iter!

“Kazanmanın sebebi ben değilim.  Belki vesile olmuş olabilirim ama…

Ne varsa sendendir” der, sonra da yanında çalışanlara; “Ökkeş Usta’ma 30 torba şeker yükleyin” talimatını verir.

Ökkeş Usta sözünde durmuş, borcunu ödemiş olmanın huzurunu duyarken Bahattin Usta da karşısında, işini tekrar kazanmış, sözünde duran birini görmenin bahtiyarlığını yaşar.

Merhamet etmek iyidir…

Ancak acımak yetmiyor...

Önemli olan ihtiyaç duyana, ihtiyaç duyduğunu, ihtiyaç duyduğu anda verebilmektir.

Bir o kadar da önemli olan yapılan iyiliği unutmamaktır.

Eti kasaptan, balığı balıkçıdan, ekmeği fırından, meyveyi- sebzeyi manavdan alın...

Büyük marketlerin size ihtiyacı yok ama küçük esnafın tamda bugün size ihtiyacı var.

Tam da bu günler, bir çuval şekerin çok değerli olduğu günlerdir...

UNUTMAYALIM; BİZİ BİZ YAPAN, BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZDİR...

Sürç- u lisan var ise affola!