VAKFIKEBİR’DE SICAK BİR KARŞILAMA

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, geçtiğimiz günlerde Vakfıkebir’e önemli bir ziyaret gerçekleştirdi.

Daha ilçe girişinde karşılaştığı ilgi, aslında insanların uzun zamandır beklediği o sıcak teması yeniden hissettirdi. İlçe Başkanlığının özenli karşılaması ve halkın gösterdiği teveccüh, o gün Vakfıkebir’de farklı bir atmosfer oluşturdu.

İlk durak Vakfıkebir Belediye Başkanı Fuat Koçal oldu.

Samimi bir sohbetin ardından esnaf ziyareti başladı.

Yıllardır siyasetin en kıymetli terazisinin halk olduğunu söyleyen Yavuz Ağıralioğlu, esnafın gözlerinin içine bakarak konuştu, dinledi.

Vakfıkebir halkı da aynı samimiyetle karşılık verdi.

Esnaf turunun ardından düzenlenen Halk Buluşması’na geçildi.

İlçe Başkanı Mete Yılmaz’ın selamlama konuşmasının ardından sahneye Yavuz Ağıralioğlu çıktı.

İçten bir üslup, yalın bir anlatım ve kendine has duruşuyla konuşması sık sık alkışlarla kesildi.

Gerçekçilik…

İnsanlığın kaybolmaya yüz tuttuğu bu çağda Ağıralioğlu’nun belki de en dikkat çeken yönü buydu. Sözleri bir siyasetçinin cümlelerinden çok, halkın içinden yükselen bir ses gibiydi.

***********************

Gelelim işin biraz da yorum kısmına…

Yavuz Başkan’ın konuşmasını dinlerken şunu bir kez daha gördüm: İnsanların siyasette en çok özlediği şey aslında çok basit- samimiyet.

Yıllardır sloganlara, ezber cümlelere, kalıplaşmış politikalara o kadar alıştık ki; biri çıkıp da “Ben buyum, düşüncem de budur” dediğinde salonda bir ferahlık oluşuyor.

Vakfıkebir’de yaşanan tam da buydu.

Konuşurken ne bir hesap yapıyor gibiydi, ne de birilerine mesaj verme çabası içindeydi.

Daha çok, yıllardır görmediğiniz bir dostun gelip oturup dertleşmesi gibi…

Sözlerinde acele yoktu; düşünerek, tartarak, yüreğinden ne geçiyorsa onu söyledi.

İşte bu tavır, salondaki insanların gözlerinde karşılığını buldu.

Bir başka dikkatimi çeken şey ise şuydu: İnsanlar sadece laf değil, yön duymak istiyor.

Umut, cesaret, kararlılık…

Yavuz Başkan tam da bunları hissettiren bir tonla konuştu.

Yapacaklarını maddeler hâlinde anlatırken bile “Ben size bir proje sunmuyorum, sizinle bir yolculuğa çıkıyorum” hissi verdi.

Siyasette çok sık görmediğimiz başka bir detay daha vardı: Eleştirirken kırmadan, savunurken kızmadan konuştu.

Ne yanlış bulduğunu söyledi ama kırıcı olmadı; neyi doğru bulduğunu anlattı ama kendini övmeye kalkmadı. Belki de asıl etkileyici olan buydu - denge.

Halktan biri gibi konuşması, yüksek bir kürsüden değil de aynı seviyeden sesleniyormuş hissi, zaten uzun zamandır siyasette aradığımız sıcaklığı hatırlattı.

İnsanların sık, sık alkışlaması da bu yüzden şaşırtıcı değildi; çünkü alkışlar çoğu zaman söylenen sözlere değil, hissettirdiklerine gelir.

Kısacası, o gün Vakfıkebir’de gördüğüm tablo şunu gösterdi: İnsanlar artık ne sadece vaat istiyor, ne de kuru eleştiri.

İnsanlar, yüreğiyle konuşan, lafını dolandırmayan, yüzüne bakınca “Bu adam samimi” diyebileceği birini arıyor.

Ve Yavuz Başkan’ın o günkü duruşu, en azından salondaki insanların gözünde bu ihtiyacı karşılayan bir görüntü çizdi.