Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl ülke genelinde 01-07 Ekim tarihlerinde kutlanan Camiler ve Din görevlileri Haftası münasebetiyle Vakfıkebir İlçe Müftüsü Hüseyin Köksal haftaya ilişkin bilgilendirme yaptı.

Vakfıkebir İlçe Müftüsü Hüseyin Köksal; “Diyanet İşleri Başkanlığı, 1-7 Ekim tarihleri arasını içeren ekim ayının ilk haftasını 1986 yılında  “Camiler Haftası” olarak ilan etmiş, o zamandan itibaren bu haftayı “Camiler Haftası” olarak kutlamıştır. 2003 Yılından bu yana ise bu haftaya Din görevlilerini de ilave ederek  “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlamaktadır. Hafta münasebetiyle her yıl farklı bir temayı ön plana çıkaran Diyanet İşleri Başkanlığı bu yılki temayı ise "Cami ve Kitap" olarak belirlemiştir.  Camilerimizi din görevlilerimizden ayrı düşünmek mümkün değildir. Çünkü günün beş vaktinde camide bulunan, hatta zamanlarının çoğunu camide geçiren din görevlilerimiz, cami ile iç içe olmuşlar, adeta cami ile özdeşleşmişlerdir. Sadece camiye gelen cemaatle yetinmemiş görev yaptıkları yerlerdeki hastalar, çocuklar, yetimler, öksüzler, fakirlere de yakın ilgi göstermiş onların dertleriyle yakından ilgilenmişlerdir. Bu nedenledir ki; toplumda din ve sosyal hizmet gönüllüleri olarak çalışan Din Görevlilerimize gereken önemin verilmesi, birlik ve beraberliğimizin sembolü olan camilerimizin fonksiyonlarını, ferdi ve toplumsal hayatımızdaki yeri ve önemini daha iyi ortaya koyabilmek, yeni yetişen nesillerimiz üzerinde cami ve mescitler hakkında kalıcı izler bırakabilmek amacıyla, 1-7 Ekim tarihleri “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaktadır.”
“MESCİD, OKUL ve PAZAR YERİNİN ÖNEMİ”
Köksal; “Peygamberimiz (sav) Medine'ye hicret edip ilk İslam toplumunun temellerini atarken yaptığı ilk iş bir mescid inşaa etmek olmuştur. İkinci olarak camiinin hemen yanına bir suffe (okul)  yaptırmış, üçüncü olarak da Müslümanlara ait bir pazar oluşturmuştur.
Bu önemli üç faaliyete baktığımız zaman her birinin çok özel ve büyük anlamı vardır. Mescid, ruhların gıdalandığı kutsal mekânlardır. Okul aklın gıdalandığı ve kullanıldığı bir mekândır. Pazar da bir medeniyetin ekonomik gücünü ve kalkınmasını ifade eder. Bu önemli üç sacayağı, üzerinde dikkatli düşünüldüğünde İslam toplumunu ayakta tutan faktörler olduğu görülür.
İslam medeniyetinin gelişimine ve oluşumuna baktığımızda camilerin merkeze alındığını görmekteyiz. Medine İslam Devletinde ilk yapılan camiinin hemen bitişiğine okulun kurulması bize şu düşünceyi vermektedir: Medeniyetlerin oluşması ve gelişmesi ilim ve tedrisatla mümkün olmaktadır. Medreselerin henüz kurulmadığı ilk dönemde camiiler bir ilim ve tedrisat merkezi olmuştur. Bu manada camileri sadece ibadet edilen mekân olarak algılamanın doğru olmadığını anlatmak için, şu hadise oldukça mesaj yüklüdür. Peygamberimiz bir gün mescide girdi. Baktı mescidde arkadaşları iki halka halinde oturmuşlardı. Bir grup Kur’an okuyor, diğeri ise ilimle meşgul oluyorlardı. Bu iki halkayı gören Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurdular: “Elbette bunların hepsi hayır üzeredir. Şu kişiler Kur’an okuyor, Allah’a dua ediyorlar. Allah dilerse onlara istediklerini verir, dilerse vermez. Şu kişiler ise ilim öğrenip öğretiyorlar. Ben de ancak bir muallim olarak gönderildim.” Bu sözün ardından da hemen ilim tahsiliyle meşgul olanların yanına oturdu (İbn Mâce, “Mukaddime”, 17). Bu da gösteriyor ki camiiler daha ilk dönemden itibaren ilmin ve irfanın merkezi olma özelliğini kazanmış olmaktadır. ilk vahyin gelmesiyle “oku” emrine muhatap olan bir Peygamberin ümmetinin camilerden ve kitaplardan uzak bir hayat yaşaması düşünülemez. Onun için İslam medeniyetine mal olmuş ve ismiyle ün yapmış birçok şehir bu özelliğini ilim merkezi olmakla elde etmiştir. Bu düşünceden hareketle Diyanet İşleri Başkanlığımız bu seneki Camiler ve Din Görevlileri Haftasının temasını “Cami ve Kitap “ olarak belirlemiştir.
“CAMİLERİMİZ ve DİN GÖREVLİLERİMİZ AYRILMAZ BİR BÜTÜNDÜR”
Camiler, tabiri caizse Müslüman beldelerin kimlik kartları gibi, hatta kimliklerde bulunan resimlerin bireyleri tanıttığı gibi İslam beldelerini tanıtan kutsal mekânlardır. Çoğu zaman insanların avlusunda görüştüğü, birbirini beklediği ve buluşma yeri olarak adres gösterdiği mekânlardır. Bu yönüyle bakıldığında dahi, camiiler insanı kendine doğru çeken bir manevi cazibe merkezidir. Tanımadığı, bilmediği bir şehre giren bir misafirin gözünün aradığı ilk yapı cami ve onun minaresidir. Çünkü İslam medeniyetinin rengiyle yoğrulan şehirlerde cami hep merkezdedir. Bütün bunların yanında camilerin manevi cazibe merkezi olma özelliğini devam ettirmesi, ancak din gönüllüsü kardeşlerimizin gayretlerini artırarak camii hizmetlerini devam ettirmesiyle mümkün olacaktır. Büyük bir sorumluluk taşıyan, yaşantısıyla gönüllere huzur ve güven parıltıları saçan din gönüllüleri aslında cemaatiyle beraber camilerimizin manevi kandilleridir. Bu vesileyle halkımızın ve din gönüllüsü kardeşlerimizin Camiiler ve Din görevlileri Haftasını tebrik ediyorum.  Mevlamız bu toprakların ve islam beldelerinin minarelerinde ezanlarımızı daim eylesin. Camilerde cemaatimizi daim eylesin. Kur’an Kurslarımızda yavrularımızı daim eylesin. Diyerek sözlerini tamamladı.