Cumhuriyet Halk Partisi Vakfıkebir İlçe Başkanlığı Hükümet Binası önündeki Atatürk büstüne çelenk sunarak basın açıklamasında bulundu. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından CHP Vakfıkebir İlçe Başkanı Mehmet Keskin günün anlamına ilişkin yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi.

EMPERYALİZME KARŞI “TAM BAĞIMSIZLIK”, SARAYA/SULTANA KARŞI “MİLLİ EGEMENLİK” MÜCADELESİ O İLK ADIMLA BAŞLADI

Başkan Mehmet Keskin, Bu topraklarda bu güne kadar atılan hiçbir adım, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basarken attığı o adım kadar ”kurtarıcı” olmadı. Emperyalizme karşı “tam bağımsızlık”, saraya/sultana karşı “milli egemenlik” mücadelesi o ilk adımla başladı. Sürekli “yerli ve milli” olmaktan söz edip de büyük bir tutarsızlıkla milli bayramların coşkusunu azaltmak isteyenlere inat biz buradayız. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Atatürk, 7 yıl aralıksız savaşmak zorunda kalmış, varını yoğunu kaybetmiş, dahası elinde kalan toprakları işgal edilmiş yorgun, yoksul bir halkı “Ya istiklal ya ölüm” parolasıyla ayağa kaldırmayı başardı. Atatürk, Nutuk'un daha ilk sayfalarında, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarken gördüğü o korkunç manzarayı “Genel Durum ve Görünüş” başlığı altında şöyle anlatıyor: “Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk genel savaşta yenilmiş, koşulları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış, büyük savaşın uzun yılları boyunca millet yorgun ve yoksul bir durumda. Milleti ve ülkeyi genel savaşa sürükleyenler kendi yaşamlarının kaygısına düşerek yurttan kaçmışlar. Vahdettin soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet güçsüz, onursuz, korkak; yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Orduların elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf devletleri, ateşkes antlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar.”

“BU GÜNE NE KADAR DA BENZİYOR”

Osmanlı Devleti'nin kalan topraklarının her taraftan çepeçevre kuşatıldığı, işgal edildiği, bölünüp parçalanmaya çalışıldığı o günlerde yurtsever zihinler bu büyük felakete bir “kurtuluş yolu” arıyordu.

Atatürk'e göre kurtuluşun çaresi millet egemenliğine dayanan tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.” İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğü ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığı karar bu karar olmuştur.” Atatürk'ün bu kararı, akılcıydı, gerçekçiydi, onurluydu. O, ne yıkılmış bir imparatorluğu, ne o imparatorluğun başındaki kukla sultan/halifeyi kurtarma hayali kuruyor, ne de İngiliz veya Amerikan bayrağı altında onursuzca yaşamayı kabul ediyordu. O, saraya/sultana veya eli kanlı emperyalizme değil, bağrından çıktığı Türk Milleti'ne güveniyordu. Atatürk, Türk Milleti'ni çok iyi tanıyordu. Bu milletin esir yaşamaktansa onurluca ölmeyi tercih edeceğini biliyordu.

“ÖYLEYSE YA İSTİKLAL YA ÖLÜM”

Atatürk, o yokluk, yoksulluk, perişanlık ve umutsuzluk içinde gücünü “davasının haklılığından” alıyordu.  Milli Mücadele'yi “hak ve hakikat mücadelesi” olarak tanımlıyordu. 1919'da Erzurum'da şöyle demişti: “Bu millet hiçbir zaman, bir hain padişahın, bir Rahip Frew'un, bir Sait Molla'nın esiri, eğlencesi olamaz. Cihanı toplasınlar da gelsinler: İş kalabalıkta değil hak ve hakikattedir. Hak ve hakikat ve millet rehberimizdir. Mutlaka biz başaracağız.” Yine 1919'da “Herhalde âlemde hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir” demişti.

Milli Mücadele'yi başından sonuna kadar meşru bir hak mücadelesi olarak yürüttü. İşgallere karşı başlayan hak ve hukuk direnişine Müdafaa-i Hukuk adının verilmesi boşuna değildi.

Atatürk, gerçek bir hak savaşçısıydı:

1- Emperyalizme karşı tam bağımsızlık hakkı,

2- Saraya/sultana karşı milli egemenlik hakkı,

3- Cehalete, bağnazlığa karşı uygarlık/çağdaşlık hakkı için mücadele etti.

Bu güne ne kadar da benziyor…

Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasıyla aslında bu toprakların en büyük hak ve hukuk mücadelesi başladı.

Şimdi meşale Türk gençliğinin ellerindedir.

Saray/tek adam rejiminden kurtulmak, hak, hukuk ve adaleti sağlamak, demokrasiyi yeniden kurmak görevimizdir.

Mücadelemizden asla ve asla bir adım geri atmayacağız.

Dostlarımızla birlikte başaracağız!

Zafer çok yakındır!

Yaşasın CHP, Yaşasın Millet İttifakı, Yaşasın tam bağımsızlık, Yaşasın milli egemenlik, Yaşasın 19 Mayıs ruhu diyerek basın açıklamasını tamamladı.