M.Ö. 700lü yıllarda felsefe mitolojiden ayrılarak gelişmeye başladı. Sokrat, felsefe ile ahlak ilkeleri üzerine toplumu aydınlattı. Sonra Eflatun(Platon), Sokrat’ın derslerini kitap haline getirdi ve maneviyat felsefesini kurdu.  Talebesi Aristo, o kadar etkili oldu ki insanların aydınlanmasına büyük katkılar sağladığı gibi toplumun gelişmesine engel oldu, aşılanamaz sanıldı, felsefesi din gibi göründü. Avrupa ancak 1700lü yıllarda kilise ve Aristo’nun etkisinden kurtularak aydınlanmaya başladı. Orta çağ skolâstik çağdır. Bu dönemde ilimler kilisenin kontrolünde ve Aristo felsefesin etkisindeydi. Bu yüzden Avrupa, 400 yıl din bilim kavgasını yaptı. İslam âleminde ise din bilim çatışması devam ediyor ve Aristo’nun etkiden kurtulamadı, Kuran’ın bazı ayetleri bu felsefeye göre yorumlandı, onun için fencilerin çoğu dini hurafe olarak görüyor.

Abbasiler döneminde, Memun zamanında Aristo ve Yunan felsefesi Arapçaya çevrildi. Bu felsefe İbni Sina ve Farabi gibi İslam düşünürleri sayesinde geliştirilip yorumlanarak tekrar Avrupa’ya döndü. Avrupa bu felsefe ile aydınlandı. Bu felsefenin çoğu yanlıştı, İslam filozoflarının bir kısmi, bu yanlışları doğru kabul ederek din ve Kuran’la çatışan kısımları kendilerine göre tevil ettiler.  Aristo dört elementten bahseder,  ateş, toprak, hava ve su. Bunların, element olmadığı biliniyor. Bazı hocalar, o eski âlimlerin yorumlarını ve Aristo’nun fikirlerini dinden sanıyor.  Dr. A. Adnan Adıvar’ın Tarih Boyunca Bilim ve Din kitabı bu konuları çok iyi anlatıyor.

Osmanlı Tanzimat’a kadar Avrupa’dan bilim ve felsefe almadı. İlk defa tıbbiye okulu ile bilim Osmanlıya girdi. Hoca Tahsin(astronomi âlimi ve düşünür1811 Arnavutluk, 1881 İstanbul) gibi zatlar din ile bilimi birleştirmeye çalıştı. Ahmet Mithat Efendi’nin bilimle uğraşmasından rahatsız olan II. Abdülhamit, fenlerle uğraşmayacağına dair O’na yemin ettirdi ve onu roman yazmaya yöneltti. II. Abdülhamit, bazı insanlarca siyasi bir deha olarak görülüyor. 1876 ile 1908 arasında padişah olduğu dönemde, Osmanlının toprak kayıplarına bakarak, bu durum anlaşılır.  İttihat ve Terakki döneminde Darül Hikmeti İslami’ye açılarak din ve fenler birlikte yorumlanmaya başlandı. Bu dönemde M. Akif Ersoy, E.Hamdi Yazır, B. Sait Nursi gibi Zatlar din ve bilim barışına hizmet ettiler. Elmalı, Kuran tefsirini yazdığında, hocaların Kuran’ daha iyi anlasın diye Fransızcadan Gabriel Seaillees ve Paul Janat’ın felsefe tarihi eserinin (Metalib ve Mezahib)metafizik ve ilahiyat bölümüne, notlar ekleyip Türkçeye çevirdi. B. Sait Nursi ise Arapça olarak Muhakemat isimli Kuran’a giriş kitabını yazdı sonra bunu Türkçeye tercüme etti. Maalesef açıklamalar yapılmadığından tam anlaşılamadı. Muhakemat’ın başına” akıl ve nakil (matematik ve fenler ile kâinatın aklı olan ayetler) zahiren çelişir görünürse, sen aklı esas al, nakli tevil et der( sınırlı akıl her şeyi kavrayamaz).” Dini metinlere anlamak için dil, mantık, fenler, edebiyat, belagat, hermenötik (tevil yani yorum) bilmeli, özgür düşünceli olmalı ve aklı birilerinin cebine koymamalı. 

OSMAN KOYUNCU -0535 760 4839