Toplumsal Uzlaşı ve Kültür Sanat Derneği (TUKSANDER), Trabzon Din Görevlileri Sanat ve Kültür Derneği ile Trabzon Dostlar Derneği’nin birlikte organize ettikleri Camiler ve Din Görevlileri Haftası programı, 12.10.2013 Cumartesi günü saat 14.00’da Akçaabat Gülbaharhatun Koleji’nde icra edildi. Programın sunuculuğunu, Fatih Eğitim Fakültesi Bilgisayar öğretmenliği birinci sınıfında okuyan Kırgızistanlı öğrenci yaptı. odul Kenya ve Endonezyalı öğrencilerin paylaşarak okudukları Nebe Suresi’nin ardından açılış konuşmasını Toplumsal Uzlaşı ve Kültür Sanat Derneği (TUKSANDER), Başkanı Dr. Uğur Embiya Özgür yaptı. Dr. Özgür, Diyanet mensuplarının ve aynı zamanda cami cemaati olan tüm Müslümanların camiler ve din görevlileri haftasını tebrik ederek başladığı konuşmasında, “İslam dininin gönüllüsü, birer Hakk aşığı ve irşad erleri olan Diyanet mensuplarına Yüce Allah’tan muvaffakiyet ve büyük bir ecir diliyorum. Uzlaşı Derneği olarak neden böyle bir etkinliğin içinde olduk? Kültür, insanları ve toplumları birbirinden farklı kılan özelliklerdir. Uzlaşı ise farklılıklarımızı koruyan, kardeşçe birlikte yaşayabilme sanatıdır. Cami, cem eden farklı kültürden, farklı görüşten ve farklı ırklardan insanları bir araya toplayarak huzur ve huşu içinde ibadet edilen yer demektir. Bu üç kavramın ne kadar yakın olduğu aşikârdır. İşte bu yüzden bizde bu kutlamanın içinde olduk. Camiler ilk mescid Kuba’dan beri aynı misyonu eda etmiştir. Bu misyon Mevlana’da, ‘İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol gel, Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel’ dizelerinde hayat bulan toplumsal hoşgörü ve inançlara saygı bizim temel değer yargılarımız haline gelmiş, kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olmuştur. ‘İncinsen de incitme, her ne ararsan kendinde ara’ diyen Hacı Bektaş-ı Veli ile zirvelere yaklaşan hoşgörü anlayışının kaynağını kutsal kitabımızdan aldığını, ‘Sen af ve müsamaha yolunu tut, kötülüğü iyilikle sav, kusurları affet ve sizinle savaşmayan ötekilere karşı iyilik yapmanızda beis yoktur’ mealindeki ayeti kerimelerden anlıyoruz” dedi. Dr. Uğur Embiya Özgür Dr. Uğur Embiya Özgür konuşmasında ayrıca, “Sema ile semahı bir arada görelim. Aynı çanağa kaşık çalalım” diyen muhterem Fethullah Gülen Hoca efendi’nin İslam toplumlarındaki bu en büyük fay hattının tamiri noktasındaki önerilerini önemli bulduğunu hatırlatarak. “Ayrılığa düşmeyin gücünüzü kaybedersiniz; Allah’ın ipine (Kur’an’a) toptan sımsıkı sarılın” ilahi emirleri inananların mecburi istikametlerini çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. İşte bizlerde bu anlayışla farklı metot ve yaklaşımla toplumumuza ve inancımıza hizmet eden tüm kardeşlerimizi saygı ve sevgi ile selamlayarak hizmetlerinin arasında birlikte çay içmek, kardeşlik duygularını yaşamak ve özlem duygularımızı gidermek için yola çıktık. Bu yolda bizlerden çok önce, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamaya çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmaları bizlere yol gösterici olmuştur. Camilerimizin ve siz değerli Diyanet mensuplarımızın, toplumdaki uzlaşı, barış, huzur ve mutluluk için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyor; tüm bunların kaynağı olan İslam Dini’ne olan hizmetinizi takdirle karşılıyoruz. Allah Teâlâ bundan sonraki irşad faaliyetlerinizde ve hizmetlerinizde yar ve yardımcınız olsun” şeklinde konuştu.   Türkiye’de eğitimlerini sürdüren bir grup misafir öğrencilerinin hem Türkçe hem de kendi dillerinde seslendirdikleri birbirinden güzel ilahi ve şiirlerin ardından Trabzon Din Görevlileri Sanat ve Kültür Derneği Başkanı Aydın Murutoğlu kısa bir konuşma yaptı. Murutoğlu, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle derneğimizin düzenlemiş olduğu programa hoş geldiniz” sözleriyle başladığı konuşmasında programa katkılarından dolayı TUKSANDER derneğine ve Trabzon Dostlar Derneği’ne ve programa ev sahipliği yapan Gülbaharhatun koleji mensuplarına teşekkür etti. Daha sonra kürsüye davet edilen Trabzon İl Müftüsü Keramettin Demir yaptığı konuşmasında, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı böyle bir zamanda güzide davetlilerin arasında kutladıkları için arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Hayırlara vesile olsun, hayırlı olsun. Diyanet İşleri Başkanlığımız son zamanlarda daha güzel işlere imza atmakta, Kutlu Doğum Haftası bu milletin gönlüne taht kurmuş, bütün milletimiz bu haftayı benimsemiş ve ondan sonra Camiler ve Din Görevlileri Haftası çeşitli etkinliklerle kutlanmış. Bu vesile ile Başkanlığımız yetkililerine başta Sayın Başkanımız olmak üzere, böyle haftalar tesis ettikleri, her sene de farklı bir konuyu gündeme getirdikleri için teşekkürlerimi, saygılarımı arz ediyorum. Geçen sene, ‘Camiler çocuklarla çiçek açsın’ konusu işlenirken bu sene de, ‘Cami, kadın ve aile” konusu gündeme geldi. Allah Resulü’nün hayatında mescidin sadece namaz kılınan yer olmadığını görüyoruz. Sosyal hayatın problemlerinin çözüldüğü bir mekan olarak görüyoruz. Bu gün olduğu gibi mescitler sadece erkelere mi aitti? Hayır; Allah Resulü’nün hayatını irdelediğimizde görüyoruz ki, O’nun zamanında kadın mescitte, çocuk mescitte, herkes mescitte. Peki, o günden bu güne ne değişti? Biz kadını niçin mescitten dışarı attık ve atmasak bile niçin ihmal ettik? Niçin camilerimizi ve mescitlerimizi fiziki olarak kadının da gelebileceği ve rahatlıkla ibadetini yapabileceği şekilde yapmadık, düzenlemedik? Hep ileri seviyede bir takım gerekçelerle, kadını fitne kaynağı olarak görmüş, Allah Resulü’nün taşımadığı korkuları taşımaya başlamış ve kadınları mescitten uzaklaştırmışız. Kadın camideki sosyal hayattan tamamen uzaklaşmış, kadın irşattan, dinden-diyanetten mahrum kalmış. Çocukları da camiden uzaklaştırmışız. Onları azarlamışız. Camiye gelen çocuktan kırk yaşındaki adamın hareketini beklemişiz. Çocukların oynamasından, gezinmesinden rahatsız olmuşuz. Zaman zaman siz de dinlemiş, duymuşsunuzdur; ‘Niçin camiye gitmiyorsun?’ denildiği zaman bazı kardeşlerimiz, ‘Nasıl gideyim, bir defa camiye okumaya gittim hocadan dayak yedim; bir defasında camiye namaz kılmaya gittim camiden dışarı atıldım, daha da gitmem’ diyor; çünkü yara almış. Allah Resulü’nün zamanında, Resulüllah hutbe okumak için minbere çıktığında Hasan ile Hüseyin Resulüllah’ın yanına gelir; Allah Resulü onları kovmaz, cemaatte hiç rahatsız olmazdı. Allah korusun bugün bir hocamızın çocuğu gelecek de minberde yanına oturacak; o hocanın bittiği andır. Böyle mi olmalıdır? Hayır, biz bunları kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu. Konuşmasının sonunda, “Biz diyoruz ki camiler kimsenin malı değildir” diyen İl Müftüsü Keramettin Demir “Derneklere, cemaate diyoruz ki, camilere sahip çıkın ancak camileri sahiplenmeyin. Sahip çıkma ile sahiplenme ayrı şeydir. Bu gün bazı insanlar camiye sahip çıkarken camiyi sahipleniyor. Cami senin malın değil; sen caminin hizmetkârısın. Bunu böyle görmek lazım” ifadelerini kullandı. Program, muhacir öğrencilerin Türkiye ve Türkler hakkındaki düşünce ve izlenimlerini paylaşmaları ve programı icra eden öğrencilere ödüllerinin verilmesiyle sona erdi.